kuran'ın arapçasını, hiçbir şey anlamadan yüzünden ya da ezbere okumak.
türk insanını, ezberden beyni sulanmış hafızlara döndürmekten başka hiçbir işlevi olmayacak eylem.
çince bir metni okumaktan farksız bir şekilde arap lisanını anlamadan okuyup durmanın kime ne faydası olur ki?
kuran'ı 100 kere hatim etmek yerine türkçe mealini bir kez okumak bile çok daha evladır diye düşünüyorum. en azından arap masallarını ve musevi efsanelerini bölük pörçük öğrenir, hz muhammed'in ve müslüman erkeklerin hangi kadınları kendilerine karı olarak alabilecekleri, hangilerini alamayacakları (ahzab suresi 50, 51, 52. ayetler) ya da peygamberin evine yemeğe davet edilince yemekten sonra çok oturulmaması ve hemen kalkılması gerektiği (ahzab suresi 53. ayet) gibi evrensel (!) sırlar hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olunabilir.
kuran'ın türkçesi mutlak surette okunmalıdır ki baştan sona devam eden o düzensizlik ve keşmekeş, tutarsızlık ve çelişkiler, batıl inançları gölgede bırakan hurafeler ve bilimdışılık çok şaşırtıcı bir şekilde ve büyük bir hayalkırıklığı eşliğinde farkedilsin. oku diyerek başlayan ve ilk ayetin geçtiği o ünlü Alak suresi'nin, Kuran'da 96. sure olarak yer aldığını herkes ancak bu şekilde yaşayarak öğrenebilir.