sözlük yazarlarının hayat hikayeleri

entry63 galeri video1
    47.
  1. babam sert bir adamdı. öyle ki, abim onun baskıları sebebiyle intihar etti. abimin intiharına kadar durulmamıştı. küçükken yaramazlık yaptığımda beni sopayla döverdi. kemiklerimin kırılma sesini duyduğum olurdu. bir keresinde kulağımdan duvara çivilemişti beni. ''çarşıdan dönene kadar kimse onu oradan çıkarmasın!'' diye de bağırmıştı giderken.

    okumaya pek niyetli biri değildim. okumadım da keza. kung fu yapıyordum. iyiydim de bu sporda. ülke çapında şampiyon oldum, daha sonra hocamın babama yalvarmasıyla asya kıtasındaki bir şampiyonaya katılmak için yola koyuldum bir gün. Malezya'ya gittik birkaç çocuk. orada düzenlenen turnuvada hepimiz beğenildik. malezyalı birkaç keşiş-o zaman keşiş olduklarını bilmiyordum, yaşım 11 idi- hocamıza gelip bir şeyler söyledi. bizi istemişler meğer. hoca da ailelerinin izni olmadan böyle bir şeyi yapamayacağını söylemiş. adamlar hocadan ailelerimizi aramasını ve tekliflerini sunmasını istemiş. ciddi miktarda paralar ödeyeceklerini söylemişler, işi ayarlaması durumunda hocaya da yüklü bir miktar para vaadetmişler. sonuç olarak birimiz dışında diğer 3 çocuk malezyalı keşişlere satıldık.

    orada gördüğüm şeyleri anlatsam inanmazsınız. ama yine de küçük bir kısmını anlatacağım..

    bizi dağ başında bir tapınağa götürdüler. kafamızı kazıtıp, her gün birbirinden zor antrenmanlara tabii tuttular. sporla uğraşanlar bilir, antrenmanlar gittikçe kolaylaşır. burada tam tersiydi. alıştıkça zorlaşıyor, dahası geliyordu. pencak silat öğreniyorduk. ancak, bunun dışında aç bırakılıp, ormana salınıyorduk. aç kalmanın doğaya karşı çıkmak olduğu için, kanunlarını da alt etme yeteneğini kazandırdığına inanıyorlardı. çiğ kuş yemekten tutun, böcek gibi türlü iğrenç diyebileceğiniz şeyleri yedik her gün.

    bu yolda üç seviye olduğu söyleniyordu. üçüncü seviyedeki bir keşişin, sadece bakışlarıyla herhangi bir canlıyı öldürebileceğini-ispatladılar da- söylediler. bizim de derdimiz mertebe atlamaktı. orada bulunduğum 5 yıl içinde üç çocuk, ağır şartlara dayanamayıp öldü.* bizden kimse ölmemişti. ancak bazı günler ölümün daha güzel olabileceğini düşündüğüm olurdu.

    16 yaşına geldiğimde, keşişlerden türkiyeye gitmek için izin aldım. tüm ailemin öldüğünü söylediler. bir aylığına izin aldım. gidebilecek bir yerim olmadığını bilmeme rağmen, ben gitmeyi seçtim. istanbul'a geldiğimde bir aptal gibi dolaşmaya başladım. geri dönmeyi istemiyordum. ama kalabilecek bir yerim de yoktu. sultan ahmet camii'nin oralarda dolaşırken mahalleden arkadaşıma rastladım. beni gördüğüne şaşırmıştı. suratı hortlak görmüş gibiydi. bana ''sen yaşıyor musun?'' dedi. ben de ''evet'' dedim. şaşkınlığına şaşırmıştım. ailemin öldüğünü ve malezyaya geri dönmeden önce onda kalıp kalamayacağımı sordum. ''ailen ölmedi ki'' dedi ve ''asıl biz seni öldü biliyorduk, malezyadan öyle haber geldi'' diye devam etti. dünyam başıma yıkılmıştı. aileme benim öldüğümü, bana da ailemin öldüğünü söyleyerek beni o aptal, rezil tapınağa bağlayacak kadar iğrenç bir plan kurmuşlardı. sinirimden malezyaya geri dönüp hepsini uykusunda boğmayı düşündüm.

    eve geldiğimde annem bayıldı. babamın ilk sözü ''ne işin var burada'' olmuştu. ölmediğimi bildiğinden hala şüphelenirim. keşişler onu paraya boğuyorlardı. kendine iş bile kurmuştu benden kazandıklarıyla. mükemmel giden hayatlarında bir terslik olarak yer edinmişim gibi hissettim. ama kararlıydım, asla dönmeyecektim.

    malezyadan tehditler aldım. ailemi ve beni öldüreceklerini söylediler. umursamadım, ailem de umrumda değildi zaten. hatta sevinirdim ölseler. evde de kalmak istemiyordum zaten.

    sarıgölde takılmaya başladım. detaylarına giremeyeceğim türlü pis işlere bulaştıktan sonra, o bölgede tanıştığım biri vasıtasıyla fatih-çarşamba'da bir cemaate girdim.

    sonrasını anlatmamaya karar verdim. bu kadar.
    4 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük