kıskanıyorsunuz birbirinizi.. günden güne dozu artıyor. kısıtlamalar geliyor. o masum kıskançlık yerini savaş alanına bırakıyor. aşkınızdan çalıyor.
önce şöyle bi hoşuna gidiyor kıskanılmak. hatta bunun için özel çaba gösteriyorsun. o sinir olsa da, tartışma çıksa da içten mutlu oluyorsun. bu kadar kıskandığına göre seviyor diyosun.
ama aynı seviyede kalmıyor. zamanla boğmaya başlıyor, can yakıyor. hani olur ya, tuzluğun ağzı açıktır bi anda yemeğe boşalır. o an tabağı bile kırmak istiyor insan. tuz fazla geldi ya, gözün asıl sorunu görmüyor, bir şeyler kırmaya yer arıyorsun.
güven..kıskançlığın alıp götürdüğü duygulardan biri. kimle konuştun, ne konuştun, şu niye sana bunu dedi.. bilmesen ölürsün çünkü.
sevme diyorsun. böyle sevme beni. nefes alamıyorum, yeter. hani noldu? hoşuna gidiyodu kıskanılmak. olmuyor işte, her şeyin bi sınırı var. nefes alamıyorum dediğin an ipler çözülmeye başlar. serbestsindir artık. o varken yapamadığın her şeyi yapabilirsin. ama olmuyor. bu sefer de boşluk boğuyor.
ama..ama benim istediğim sevgi bu değildi ki, diyosun. sadece ilgi istedim. şu an rahatım ama ben bunu istemedim. dengede durmadı hiç. ipler ya çok sıkıydı, ya çok gevşek.
ya ipi çok sıkacaktı boğulacaktım, ya da bırakacaktı boşluğa düşecektim.
çok sevdi.
ama anlamadı.
boşuna oldu kırgınlıklar.
kıskandım seni der. hem de deli gibi. şimdi ayrısın benden, niye? kıskandığım için. dengeleyemedik bir şeyleri belli. anladım seni artık ama geç oldu, kırgınlıklar girdi araya. intikam savaşları. olmayacak işler. ama anladım.
"istesem gelir misin tekrar?"
diyor. o diyor. en sevdiğin. gider misin? git bence. ben olsam giderdim.