gerçek anlamda inanan/inanmayan ölmek'ten kurtulacak olan, ölümsüz olan, bu dünya hayatında yaşamının sonlanmayacağı hiç bir canlı yoktur. herkes, her şey ölümlüdür. bu gerçeği adımız kadar, avucumuzun içi kadar iyi biliyoruz. ölümsüz olan, yok olmayan sadece allah'tır, bunu bilmeliyiz.
allah tarafından "hak" olarak gönderilen (kitap ile muhatap olan) tüm dinlerin sahibi allah'tır. genel anlamda tüm alemlerin, tüm evrenin, tüm insanların, kısaca; "yaratılan" her şeyin, herkesin sahibi ve rabbi allah'tır. dolayısı ile tüm bu güç ve kudret'e sahip olan bir varlığın, kendi yarattığı alemi, evreni, insanları, hayvanları, cinleri ortak olarak kabul etmesi mümkün değildir. allah, hiç bir işinde kendisine "ortak" edilmesinden hoş-lan-maz!
bu şuna benzer;
elinizde bir arabanız var, arabanızı bir den fazla kişiye satmaya çalışıyorsunuz, biri ile anlaşıyor, sonra anlaştığınız kişiden habersiz başka biri ile daha el sıkışıyor anlaşıyorsunuz. sonra başka biri ile daha.. bu günümüzde bile suç'tur, bir mal'ı bir değer'i birden fazla kişiye satamazsınız. insanların allah inancı buna benzer. allah'a inanırlar, rab olarak, ilah olarak allah'ı kabul ederler, sonra allah'ın yananında bir başkalarına daha inanırlar. bu durum çeşitli şekillerde olur, bir kaç örnek vererek netleştirelim.
şifa; allah'tan başka bir varlığın şifa verdiğine inanmak şirk'tir. çünkü allah şafi'dir, şifa verendir.
şeyh'inin üfürmesiyle, hoca'nın duasıyla, alim'in fetvasıyla veya allah dışında; (şu olmasaydı iyileşemezdim/ bu olmasaydı yaşayamazdım)
rızık; allah'tan başka bir varlığın rızık verdiğine inanmak şirk'tir. çünkü allah zerrak'tır, yarattığı canlılara rızık verendir.
tayyip olmasa aç kalırsınız, demirel olsama aç kalırsınız, şu o fabrikayı yapmasaydı şöyle olurdu, bu o köprüyü inşaa etmeysedi şöyle olurdu. allah'tan başka bizi rızıklandıran bir güç ve otorite yok!
bunun gibi bir çok değeri, bir kenara atıp allah'ı görmezden gelirseniz, o zaman büyük bir sıkıntınız var demektir. allah'ın yerine hüküm almak, allah'tan başka hüküm verici aramak, allah'ın inanç sisteminde yeri olmayan hadiselerdir. sevilmesi, övülmesi, yüceltilmesi, tapılması, ölünesi, yaşanması, korkulması, tutku ile yolundan gidilmesi, öğütlerinin dinlenmesi, vaatlerine inanılması gereken tek değer, tek varlık, tek yaratıcı allah'tır. en çok allah'ı sevmelisiniz, en çok allah'ı sevmeliyiz, en çok allah'tan çekinmeliyiz, en çok allah'tan haya etmeliyiz, en çok allah'ımız var diye mutlu olmalıyız.
bunları ben istemiyorum, bunları bizleri yaratan allah istiyor.
allah'tan başka "hüküm" verici arayanlar, hayatları peygamber "hikayeleri" ile geçmiş, ayartılmış, imanen "alı konulmuş" olanlar. okuduklarından bir şey çıkarmak yerine, başkalarının kulaklarına okuduklarını "öğüt" alıyorlar. allah'ın kitabının ayetlerinden öğüt almak, düşünmek, kafa yormak yerine, "hazır" ı tercih ediyorlar, başkaları tarafından düşünülmüş, başkaları tarafından, kulaklarına ve kalplerine nakşedilmiş bilgileri öğüt alıp "atalarının" masallarına sarılıyorlar.
öyle ki, kainatın "yaratılma" sebebini, bir uyarıcıya, allah tarafından allah'ın buyruklarını "aktarmak" üzere seçilen bir elçi'nin, tüm dünyanın tüm evrenin yaratılma sebebi olarak görüyorlar. bunu da yaparken peygamberi çok sevdiklerini iddia ediyorlar. peki. bakalım sizin bu kainatı yaratılma sebebi olarak gördüğünüz, (hiç istemediği halde) peygambere ithaf ettiğiniz konu hakkında, allah ne diyor, bir bakalım ne dersiniz?
"Ben cinleri ve insanları yalnız beni ilâh tanısınlar, candan müslüman olarak bana teslim olsunlar, saygıyla bana kulluk ve ibadet etsinler, yalnızca benim şeriatıma bağlansınlar, bana boyun eğsinler diye yarattım." (zariyat/56)
söz'ün bittiği, bundan sonra söylenecekler için şirk'in başladığı nokta'dır.
öyleyse bir kez daha üzerime düşeni yapmalıyım; ey iman edenler allah'ın ipine sarılın!