hayatımda hiç ramazan davulcusu görmedim. yani ramazan davulcusunu sahur davulunu çalarken görmedim. bunun ezikliğini yaşıyorum, içim huzursuz. şimdi diyecekler ki "salak mısın sen, nerede yaşıyorsun?". türkiye'de yaşasam da, oruç tutsam da tutmasam da hiç bir ramazan davulcusunu sahur davulunu çalarken görmedim. çalarken duyuyorum onları, geceleri uyanıyorum davul sesine. göremiyorum sonra. ağlıyorum geceleri. gizli gizli. sessiz sessiz. ramazan bitiyor, davulcuya para veriyoruz... o davulcuyu gördüğüm an bir duygu seli akıyor. sarılasım geliyor adama...
veririm parasını davulcunun; sarılırım adama. para üstü olarak davul tokmağını yerim kafama.
"fahiş" kelimesini bir arkadaşım ilk duyduğunda çok garipsemişti. "fahiş fiyat" şeklinde kullanmıştım. "o ne lan" dedi. fahiş fiyat kelimesini pek beğenmedi belli ki. "orosp fiyat" dedi üstüne. güldük. su içtik.
arçelik demek delilik demek. hakikaten de öyle ama. kim inanır bi robotun liv liv konuşmasına, tavsiyelerine?
bazı dizilerde filmlerde bir kovalamaca sahnesi var. öyle böyle değil. dostun dostu kovalaması. örneğin genco; aklına bir şey geliyor, başlıyor koşmaya. ulan neden koşuyorsun? o koşuyor, sevgilisi peşinden koşuyor. benim de aklıma bir şe gelse... başlasam bir anda koşmaya. köpeklerin kedilerin bir anda koşmaya başlaması gibi. sonra aniden geriye baksam. kediler köpekler gibi.
-genco neden koşuyorsun hayatım?
-kakam var...
-bekle genco.. genco!
-hayır...
-genco dedim...
-kakam var dedim..
-amman diyim...