ak parti hükümeti 2002 yılından beri iktidarda. henüz 15 aylık bir partiyken girdiği seçimlerden rekor denilebilecek bir oyla 1. parti olarak çıkan ak parti neleri değiştirdi. neler yaptı. gençler bilmez çünkü 2002 yılında neredeyse tamamı çocuktu. öncesini de bilmediklerinden dolayı ak partiyi asılsız iddialarla karalamaya çalışırlar.
gelin anlatayım azıcık. 12 yılda neler değişti.
ülke tarihinin gerçek demokratik seçimleriyle en uzun süre iktidarda kalan bu hükümeti neler yaptı.
tabi öncesinde biraz bilgi vermek gerekir.
1990-2001 yılları arasında bu ülke tam 10 farklı hükümet gördü. ve bu hükümetlerin tamamı koalisyon hükümetiydi. özgürlük denen bir şey yoktu. hani şu okmeydanında sokağa çıkıp polise taş atanlar var ya. işte onlar evlerinden çıkmaya bile korkarlardı.
alın size bir örnek. 1995 gazi mahallesi olayları.
istanbul'da 3 farklı bölgeye sıçrayan bu olaylarda. toplamda 19 kişi hayatını kaybetti. ve bu ölenlerin 7'si polis kurşunuyla öldü.
diğer 12 kişi farklı örgütlerin silahlı çatışmasına kurban gitmiştir.
böyle bir olay olmadı. polise biber gazı atma diyorlar ama eskiden hani sözüm ona daha özgür olduğumuz yıllarda polis halka ateş açardı.
ekonomik değişimler:
1999-2001 yılları arasında ülkede 21 banka battı ya da devletin elinde patlamak üzere el konuldu. 47 milyar dolar hortumlandı. tabi gençler bunu da bilmez. türkiye her zaman güçlü bir ülke olmuştur ama özgür olmadığı için gücünü yönetememiş ve dolayısıyla fakirlik ve istikrarsızlık içerisinde yıllarca ordan oraya sürüklenmiştir. ne zaman ki ülke siyasi bir istikrara kavuştu ülkede bir anda her şey hızlı bir şekilde değişti.
örneğin 2008 dünya krizi. abd'de 186 banka battı. fransa,italya batışın eşiğine geldi. yunanistan, ispanya, izlanda, portekiz, irlanda ve rum kesimi battı.
türkiye'de batan banka bile olmadı.
rusya borsayı tatil etti. abd'de kriz nedeniyle milyonlar işsiz kaldı.
refah seviyesi: türkiye'nin refah seviyesi arttı. artık insanlar için eskiden lüks olan her şey günlük hayatlarının içine girdi. toplumsal izolasyon ortadan kaldırıldı ve artık daha eşit bir ülke olma yoluna girildi. gençler bilmez şimdilerde her yerde açılan cafe'ler barlar, avm'ler eskiden ültra lüks zenginler içindi. ak merkezin kapısındaki güvenlik görevlileri insanların kıyafetlerine göre sen içeri giremezsin diyorlardı.
hastanelerde aylar sonrasına randevular veriliyor. ssk'nın içi boşaltılıyordu.
hastane'de ilaç almak için tam 8 saat beklemiş biri olarak bunu farketmek çok kolay.
gelelim diğer şeylere.
istanbul'un artık elektiriği suyu kesilmiyor. yolları yenileniyor. metrobüs'ü metroları var. istanbul'a yapılan metroların tamamı recep tayyip erdoğan tarafından yapılmıştır.
1992 aksaray - yenibosna hattı.
1991 zeytinburnu - kabataş hattı
okullarda her öğrenciye kitap ve kırtasiye malzemeleri dağıtıldı.
bunu da bilmez şimdiki nesiller. eskiden okul müdürleri ya da sözü geçen öğretmenler karar verirdi kullanılacak kitaplara. onlar da yayın evleriyle anlaşır kimden daha çok para kopartıyorlarsa o yayın evinden yazarlardı kitabı. öğretmenler kitap kontrolü yapar başka kitap kullandırmazlardı. illa gidip kırtasiye'den fahiş fiyata kitaplar alınırdı.
3 çocuklu bir ailenin en küçüğü olarak bunun da ne demek olduğunu bilirim. okullar açıldıktan 15 gün ya da 1 ay sonra kitap alırdık o zaman kırtasiyeciler insafa gelir indirim yaparlardı ellerinde kalmasın diye kitaplar. ama 2003 yılından beri her öğrenci sınıfına gittiğinde kitabını buluyor artık. 2003 yılında okula başlayan biri
şuan lisede. ve ezelden beri kitapların o şekilde dağıtıldığını sanıyor. yalan. yoktu böyle bir şey. üst sınıflardan kitap almanın önüne geçmek için de bazı adi okul yöneticileri her sene kitapları değiştirirdi. sadece yeni kitap alınsın diye.
tabi bunları da bilmez bu gençler.
belediyeler artık kendileri için değil insanlar için çalışmaya başladı.
evet doktor vizite ücretleri eklendi ama bu sayede başı ağrıyor diye profesör randevusu alan hasta sayısı da azaltıldı. yeni açılan hastaneler sayesinde çapa,cerrahpaşa,haseki,vakıf gureba gibi hastanelerin yoğunluğu azaltıldı.
toki konutları ile devlet milyonlarca vatandaşa kira öder gibi ev dağıttı.
ak parti bazılarının hiç hoşuna gitmeyen şeyler yaptı. doğru.
her seçim öncesinde istanbul'un en güzel yerlerine ev yapanlara tapu dağıtmadı. faiza lobisine köpeklik etmedi. dünyaya posta koydu.
bu ülke tarihi boyunca kürt halkını aşağıladı. hor gördü. son 30 yıldır terör belasında binlerce insan öldü ama hiçbir zaman barışa bu kadar yaklaşmadı.
hiçbir zaman dünyaya bu kadar güçlü görünmedi.
biz şu an ırak ve abd'nin karşı olmasına rağmen kuzey ıraktan petrolü çıkartıp dünyaya satıyoruz. barış için bundan daha güzel bir adım olamaz. çünkü kazandığımızı da kürt kardeşlerimizle paylaşmamız gerekiyor. onlara da kazandırdığımız anda insanların bölmekle ayrılmakla bir işi kalmayacak. tabi bazı şer odakları bunu da suistimal etmeye çalışıyor.
turquality destek programı. ki dünyada ilk defa yapılan devlet destekli markalaşma programıdır.
onlarca firma destek aldı. yurt dışında markalaştı.
misal, damat & tween dünya çapında markalaştı.
colins dünya çapında markalaştı.
vatan kablo dünya çağında markalaştı.
dalgakıran kompresör dünya çapında markalaştı.
vesbo boru, sarar, pimapen, şölen gıda,
dünya çapında markalar haline geldiler.
daha onlarca marka yaratıldı. eskiden küçük birer kobi olan bu işletmeler şuan dünya ya kite satan. türk ürünlerini sergileyen markalar halini aldılar.
şuan
damat'ın dünya çapında 55 mağazası var. tokyo'dan johannesburg'a kadar. ve orda herkes damat'ı türk markası olarak biliyor.
eroğlu holding'in colins ve loft markasıyla
rusya'da 220
ukrayna'da 59
almanya'da 1
belarus'ta 7
çin'de 12
bulgaristan ve romanya'da da 1 er mağazası bulunuyor.
Toplamda
şimdi sorarım. bu da mı tesadüf.
eroğlu holding benim markamı benim ürünümü dünyaya satıyor. türkün adını dünyaya gösteriyor. ama gel gör ki bunu çekemeyen bunu baltalamak isteyenler var.
şimdi diyeceksiniz ki sadece kendine yakın olanlara yardım etti.
tamam onu da şöyle açıklayayım. kendisini arkasından vuran ali koç'a gezi parkında otelini eğlemcilere açan ali koç'un
beko'suna arçelik'ine de yardım ettiler. ağzından sular akıtarak bir anlık bir boşluktan faydalanmaya çalışan boyner'in network markasına'da yardım ettiler.
sonuç dünya çapında markalarımız dünya çapında ürünlerimiz var.
tabi gençler bunu da bilmezler.
tutturmuşlar ekmek almaya gitti de öldürüldü.
ulan polise havai fişek atmak ne demek, polise parça tesirli bomba atmak ne demek.
yahu hiç anlamadığım şey de şudur.
göstericiler berkin elvan'ın yıl dönümü için toplanıyorlar. sonra polisle karşı karşıya gelince molotof atıyorlar.
savunma da şu. biz sadece toplandık polis saldırınca bizde molotof attık.
tamam o zaman önce şunu bi bilelim. biri polisle karşı karşıya gelse cebindeki bozuk parayı, çakmağı, nokia 3310 telefonu atsa tamam anlarım ama molotof öyle cebinde taşınan bir şey değil. bir tek molotof kokteyli hazırlamak için 5 dakika uğraşıyorsun en az.
demek ki neymiş hazırlıklı gelmiş. çatışma amacıyla gelmiş bu orospu çocukları, sonra da mağdur edebiyatı yapıyorlar.
analarını sikeyim ben onların.
neyse işte. kızdım bak yine. hadi bakalım bu kadar bilgi aşılamak yeter size. biraz gözünüzü açın da dünyayı görün.
sonra götünüzü yine dönersiniz faiz lobisine.
not: 7383 karakterden oluşan bir yazıyı 1 dk içerisinde eksileyen geri zekalı arkadaşım. ne bol olduğunu zaten 1 dk içerisinde belli ettin.