hemen hemen herkes, kasığını başka bir insana sürtmenin, tanrı'nın olanca bilgeliğiyle bize bahşettiği en büyük hazlardan biri olduğunu kabul eder. ne var ki, bu davranışın, bazen flört etmek diye tabir edilen, kabul görmüş belli toplumsal ön koşulları vardır. izin almadan kendi başınıza yaparsanız, buna sürtünmecilik denir.
"kasığını metroda yabancı bir kadına süermeden geçirilmiş bir gün güneşsiz bir günden farksızdır."
barda duran şu kırmızı etekli, siyah ip askılı kıza bak. vay canına. gerçekten harikulade. bir gün torunlarına anlatabileceğin türden bir kız. pekala ilgilenmiyormuş gibi davran. anahtar sözcük "özgüven", biranı bitir ve rahat bir tavırla bara gidipi yanında dur.
rahat ol; sen cary grantsın, brad pittsin. sonra başka tarafa baktığında hayalarını ona sürt.
hadi, bunu yapmak istediğini biliyorsun.
doğru olmaz mı? o da ne demek? neden doğru olmasın? o bir şey hissetmeyecek ve sen hayalarını kalçasına sürttüğünü bilerek eve döneceksin. böylece herkes kazanır. kız hariç. ama o da bir şey kaybetmiş olmayacak.
acınacak bir yanı yok bunun. fortçuluk yapan büyük adamların sayısını biliyor musun? bilmiyorsun. bütün dürüstlüğünle, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde, winston churchillin kalabalık bir barda kimseye hayalarını sürtmediğini söyleyebilir misin?
dipnot: "karşı tarafın rıza göstermediği cinsel temas her zaman bela demektir."