futbol 22 kişiyle oynanan ve sonunda almanların kazandığı bir oyundur sözünün, siyaset arenasındaki karşılığının başrol oyuncusu olan mağdur siyaset adamı.
şöyle ki: siyaset, politikacıların oynadığı ve sonunda recep tayyip erdoğan'ın mağdur olduğu bir oyundur.
okuduğu şiir yüzünden cezaevine girer; mağdurdur, buna kimsenin itirazı yok zaten.
kızları ve oğlu, ülkedeki türban yasağı sebebiyle(!) amerika'da en iyi okullarda eğitim görürler; yine mağdurdur.
"anam ağlıyor" diyerek kendisine dert yanan çiftçiye "ananı da al git" der; yıllar sonra bu rezil cevabına rağmen yine mağdur olur.
şeriat sevdalısı bir gazetenin hedef göstermesi sebebiyle danıştay saldırısı gerçekleşir, ardından bu saldırıya tepki için insanlar sokaklara dökülür; yine mağdur odur.
2007 cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde "cumhurbaşkanının yetkilerini azaltacağız, yürütmeyle bir yetki karmaşası olmamalı" dedikten 7 yıl sonra "seçilecek cumhurbaşkanı fiilen başkan olur" der; mağdur yine odur.
önce ergenekon savcısı olur, yıllar sonra "ergenekon katakulli" der, ondan 1 ay sonra da "ergenekon'la biz mücadele ettik" der; ve yine mağdur odur.
israil cumhurbaşkanını dünyanın gözleri önünde paylar, paylarken de "siz çocuk öldürmesini iyi bilirsiniz" der ve yıllar sonra berkin elvan onun emriyle ölür; mağdurdur yine o.
theodor herzl'in önünde eğilen odur; ama avatandaşa "ne kaçıyorsun lan israil dölü" diyen de odur ve yine mağdurdur o.
şehitlere "kelle" der, "askerlik yan gelip yatma yeri değildir" der; kuklalarından birisi de "birkaç mehmet şehit oldu diye meclisi toplayamayız" der; bu sefer hep birlikte mağdur olurlar.
israil 9 vatandaşımızı uluslararası sularda katleder ve sonrasında yine efelenir, yine dellenir bizim delioğlan. ama bu arada israil ajanları gelir, israil ajanları gider kimsenin ruhu duymadan. israil'le ticaret hacmimiz artar; sonrasında tabii ki de mağdur olan yine odur.
4 yıl önce, deniz baykal'ın uygunsuz görüntülerini diline dolayıp "ne özeli, bunlar genel, genel" diyerek meydanlarda tepine tepine propaganda yaparken; 4 yıl sonra kendisi ve ailesinin ses kayıtları ortalığa saçılınca "özel hayatın" gizliliğini öne sürerek internete sansür getirmeye kalkar; peki burada mağdur olan kim? tabii ki recep tayyip erdoğan.
bedelli bedelli diye zırlayanlara "ne bedellisi. gündemimizde öyle bir şey yok" dedikten 8 ay sonra bedelli kanunu çıkar. ama ücret fazla gelince bizim aslan parçalarına, bu kanundan beklediğini bulamaz hükümetimiz; yine mağdur olmayı başarır.
"terör örgütüyle görüşen şerefsizdir" sözünün üzerinden aylar geçtikten sonra, apo ile görüşüldüğü ortaya çıkar ve "hükümetler değil, devletler görüşür" diyerek, tornistan ustası olduğunu göstererek yine mağdur olur efendim.
reyhanlı'da 53 insanımız katledilir, ama rayhanlı'ya gitmek yerine amerika'dan icazet almak için kadim dostu obama'nın yanına gider. amerika dönüşü reyhanlı'ya gider ve ne istikrara kast edenlerden, hükümetini istemeyenlerden bahsederek, allah'ın izniyle yine mağdur olur.
bu ülkede, kendisinden habersiz neredeyse tuvalete bile gidilemez iken, katır ve insan parçalarının birbirine karıştığı uludere vahşeti karşısında 3 maymunu oynar;normal bir ülkede bırakın istifa etmeyi, mahkeme karşısına çıkmasını gerektiren bu olaydan bike mağduriyet damıtır.
her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alırken, partisinin seçim propagandasında ülkemizin bayrağını kullanırlar; ve bu reklam, sözde yasaklanınca yine mağdur olur. yine, yine, yine...
mısır'daki şeriat sevdalısı müslüman kardeşler ve taraftarlarını kendi ülkesindeki muhaliflerden daha çok sevdiğini, mısırlı bir kız için televizyon ekranında hüngür şakır ağlayarak belli eder. kendi ülkesindeki ölümlere üzülmeyi bırakın, ölenlere rahmet bile dilemez iken, cancazı seramiklere üzülür; ve yine mağdur odur.
dsp meclis'te türbana izin vermez, chp "saygılıyız" der. ama bu da yetmez ona, yetmedi de keza.
adli bir olay olan kabataş olayını, sanki ülkenin en önemli sorunlarından biriymiş gibi anlatır aylarca, camide içki içildi yalanın hala savunur fütursuzca. insanları ayrıştırır, aileler içerisinde bile kavgalar olur; ama mağdur olan yine odur.
cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu yapılır. ama bunun üzerine gitmek yerine, operasyonu yürüten, yapan kadrolar dağıtılır. 10 binden fazla polis, 8 ay öncesine kadar destan(!) yazarken, birden paralelci olur. kahraman savcılar tu kaka savcı ilan edilir. ayakkabı kutusu gösterenler bile gözaltına alınır; burada da sadece kendisi ve şürekası mağdurdur.
"cemaat ne getirdi e geri gönderdim" diyen kendisidir, ama pensilvanya'daki zatı düşman ilan eden, cemaati örgüt ilan eden de kendisidir; sonuç olarak o yine mağdurdur.
mitinde giderken kendisine doğru sallanan atatürk posterinden bile rahatsız olur ve bunu miting meydanında söyleyerek ne kadar da mağdur olduğundan bahseder.
cumhurbaşkanıyla bazı konularda farklı düşünür; "cumhurbaşkanını da dinlediler"
generkurmay kumpas iddiaları üzerine açıklamalar yapar; "genelkurmay başkanının da şantaj kaseti var"
anayasa mahkemesi başkanı konuşur; "anayasa mahkemesini de dinlediler"
her fırsatta 1982 anayasasını darbe anayasası olarak gördüğünü ifade eder, ama o darbe anayasasının kenan evren'e verdiği yetkileri kullanmakta bir sakınca görmediğini söyler yüzü bir an bile kızarmadan; geçen yine mağdurum.
cumhurbaşkanlığı seçimi için ortay aday çıkarmak için fikir beyan eden muhalefet partileriyle resmen dalga geçer, cumhurbaşkanlığı seçimlerine, genel seçim havasındaki bir kampanyayla gireceğini 4 ay öncesinden belli eder; hooooop yine mağdur.
devlet protokolünün olduğu bir törende, kürsüdeki konuşmacıya oturduğu yerden bağırır kendini yırtarcasına. sonra, türkiye cumhuriyeti devleti cumhurbaşkanını ayağa kaldırır, hadi gidiyoruz der gibi bir el hareketi yapar ve sonra da türkiye cumhuriyeti devleti cumhurbaşkanını beklemeden söylene söylene ayrılır salondan; bildiniz, yine mağdur olan odur.
kendisi ve şürekası hakkında en ufak bir eleştiriye bile tahammül edemez ve eleştirileri sanki ülkemizin başka sorunu yokmuş gibi ülke gündemine sokar; sonra da "menderes'e de aynısı yaptılar, onu da bu şekilde yıpratmaya çalıştılar" diyerek, bitmek tükenmek bilmeyen mağduriyetlerine bir yenisini daha ekler, eklemeye devam eder.
güzel ve yalnız ülkemde yalnızca politikacıların siyaset konuşabileceğini, politikacı olmayan bir vatandaşın siyaset konuşmasının pardon kendisi ve şürekası hakkında eleştiride bulunamayacağını, bunu yapanların da mutlaka bir siyasi partinin çatısı altında yapması gerektiğini söyler; ulan yine mağdur oldu iyi mi.
fakat kendisi ve şürekası hakkında olumlu şeyler söyleyen stk'lar ve hukukçular için "siyaset yapacaksanız parti kurun" gibi şeyler söylemez bizim uzun mağdur.
25 aralık operasyonunu gerçekleştirmek isteyen savcı bildiri dağıtınca, o savcı hakkında demeğini bırakmaz; militan der, meydanlardan açık açık tehdit eder; ama chp liderini sehven(!) ifadeye çağıran savcının basın toplantısı düzenleyerek "17 ve 25 aralık darbe girişimidir" demesine, anayasa mahkemesi'ne akıl vermesine ve hsyk'da kaç tane paralelci olduğunu söylemesine ses çıkarmaz, "siyaset yapacaksanız cübbenizi çıkarın" demez; mağdur mu bu yine kezo? ya ne olacağıdı.
18 aralık sabahı başlayan görevden alma furyası için "cadı avı" sözünü hiç çekinmeden kullanır ve "cadı avının" devam edeceğini söyler; eee adam mağdur beyler.
o hep mağdurdur...
po kadar mağdurdur ki, adalet dağıtanlar kimsenin önünde düğme iliklemesin denilerek hazırlanan o cübbeleri bile ilikletmeye çalışır danıştay başkanına.
iktidarını kaybetmemek için toplumu gerdi, ayrıştırdı, kutuplaştırdı. sonunda istediğini elde etti; 77 milyonluk koskoca bir ülke, soma'daki maden faciasının etrafında kenetlenmek yerine, akp ve diğerleri olarak kavga ediyor.
soma'da, konuşurken kendisini yuhalayanlara "ahlaksızlar" der,
koruma ordusu çemberinde efeler gibi yürürken yine kendisini yuhalayanlara "gelin de benim yanımda yuhalayın bakayım" der,
ağzından "milli irade" lafı düşmemesine rağmen bir vatandaşı iki eliyle silkeler, sonra da yumruk indirir; ama yine mağdurdur o. yine dünya lideridir(!) o, yine türkiye'nin en güçlü(!) adamıdır(!) o...
bir seçmen kitlesi düşünün ki, maden faciasının yaşandığı soma'da, somalı bir vatandaşı tokatlayan, kendisine tepki gösterenlere "gelin de benim yanımda yuhalayın bakayım" diyen bir siyasetçiye adeta tapıyor.durum öyle bir noktaya gelmiş ki, recep tayyip erdoğan "domalın lan" dese tereddüt etmeden domalacak milyonlarla dolmuş durumda ülkemiz.
17 yıl önce kendilerinden olanlar-dindarlar, türbanlılar- yerlerde yuvarlanırken, türbanlılar okullara alınmıyor iken, anneler evlatlarının mezuniyet törenlerine başörtülü oldukları için alınmaz iken ağlayanlar; akp döneminde kendilerinden olmayanlara yapılanlara alkış tutuyorlar rövanşist duygularla ve adına da "ileri demokrasi" diyorlar fütursuzca.
koskoca bir ülkenin, kendisini aşiret reisi sanan ve psikolojisi bozuk birisi tarafından yönetilmesi ne acı...