oturdukları yerin önünden tukalar geçiyordu. iki takatukacı tartışıyordu, havadan sudan. birinci takatukacı ikinciyi, çevrenin doğal dengesini bozmakla suçluyordu. biz ki, ozon tabakasını delen bir ırkın göbekbağlı torunlarıyız, diyerek alaya alıyordu berikini. dilenci, sanki sonradan monte edilmiş elini öne uzatmış, iki gündür aç olduğunu söylüyor, bir ekmek, hiç değilse yarım ekmek parası istiyordu.
ama herkesler, iki gündür yarım ekmek parası bile toplayamayan dilencinin yeteneksiz olduğunda oylarını birliyor ve para vermiyordu. böylece yarım ekmeksizliği sürüyordu.
belki de harcadığı ya da sömürttüğü emeğinden, belki de emeğini sömürecek alan bulamadığından dilenci oldu. senin küçük burjuva şapşavallığın engelliyor bunu görmeni.
boşver ağbi dedi dilenci. boşver...
"sana, beni şeftali kokmuşlar" cümlesini hangi aristo mantığı açıklayabilir? çıktı mı ortaya, göğsünün kıllarını gere gere, bandırma'ya bandırmak için gidildiğini, aslında karayollarının durumu yanlış değerlendirdiğini anlatacak, ırza geçmelerin önce beyinde kanlandığını gösterecek bir göstermeci? var mı?