tesadüfler kader midir? sorusunu kim sormuyor ki kendine? öyle imkansız tesadüfler sıralanıyor ki önünüze, "kader" demekten başka bir şey gelmiyor elden.
durup dururken gelmiyor mu "o" aklınıza? aradan epey zaman geçmiş olmasına ve onu çoktan unuttuğunuzu düşünmenize rağmen.
ertesü gün onun adını bir tabela'da dükkan ismi olarak görmediniz mi yani hiç? veyahut bir yere yazılı bir biçimde? sanki önünüze bilerek getirilmiş gibi ama adı tesadüf olsun diye kamusal alana kazınmış halde...
otobüse bindiğinizde, onun parfümünü tanımadınız mı hemen? ve o nerede acaba diye gizlice bakınmadınız mı sağınıza solunuza? daha da acınası olanı, onu göremediğinize hüzünlenmediniz mi tam o an? --- (bkz: parfüm/#23844547)
gazetede onun memleketiyle ilgili bir haber görmediniz mi? haberi boşverip onu düşünmeye dalmadınız mı istemsizce?
art arda yaşamadınız mı hiç bu "tesadüfler"i sahiden?
gecenin bir yarısı yastığa başınızı koyduğunuzda uykusuz bırakacak kadar içli içli düşünmediniz mi onu? yeniden düşünmeye başlamadınız mı?
hayatın acımasızca önünüze sürdüğü "zaman" kavramının en derin hallerini hazmede hazmede ve bir o kadar zorlanarak yaşayıp en nihayetinde unutmuşken, bu tesadüf denilen cezaya sövmediniz mi?
evet,
geldi.
gördünüz.
tanıdınız.
hüzünlendiniz.
daldınız.
düşündünüz.
başladınız.
ve
sövdünüz...
ben bir lambayken hiç tesadüf yaşamadım ama insanken, kaç kez sevdiysem ve kaç kez unutmaya çalıştıysam aynı sayıya eşit olarak defalarca ve defalarca yaşadım bu tesadüfleri. acaba diyorum, bu insanlara özel tasarlanmış bir ceza mıdır, yoksa beynin duygusal lobunun ağırlığından mıdır? bence ikisi de değil, olamaz.
ceza sayamam, anılara saygısızlık olur.
beyin loblarının bilmem nesiyle ilgili bilimsel bir açıklama da yapamam, duygusallık katsayısının erkek ve kadında değiştiğini ve hatta erkekte çok az bulunduğunu söylüyorlar.
halbuki, erkekler de ağlar... erkekler de bu tesadüfleri pekala yaşar.
bir zat-ı muhterem beton kaplı ruhuma başını dayayıp ağladığında anladım.
peki o zaman, nedir bu?
kaderin cilvesi mi dersiniz...