ortada olmayan gerçektir. kaçaklar için dünyada hiç bir zaman iyi bir yer yoktur. kalıp savaşanlar için vardır.
gelişmiş ülkeler, sivil toplumdan, aydınlardan ve akıllı bürokratlardan, askerlerden ve daha nice meslek gruplarından destek alan reformistler sayesinde bugünlere gelebildiler. kademe kademe, sindire sindire yaptılar bu reformları. acılar çekerek, kefaretler ödeyerek... en önemlisi ise, onlar bu devrimleri ve reformları halk ile omuz omuza gerçekleştirdiler.
bizde ise bu süreç ters şekilde işledi. osmanlının reformları da, kemalist devrimde tepeden inme olarak gerçekleştirildi. bakmayın kör kemalist zırvalarına. atatürk bu ülkeyi kurarken halkın çoğu onu doğru dürüst tanımıyordu bile. azıcık tanıyanlar da sevmiyordu zaten. kemalist devrim, halk için ama halka rağmen yapılmış bir devrimdir. osmanlı zamanında da farklı olmadı bu durum. her zaman yönetici elitin politikaları sonucunda yapıldı reformlar. hiç bir zaman da halka inemediği gibi yönetimde etkili olan aktörlerin bile desteğini alamadı zaman zaman. (yeniçeriler, ulema, bürokratlar vs gibi)
şimdi biz bunun ceremesini çekiyoruz. avrupanın bir asır önce karşılaştığı ve çözümü konusunda büyük aşamalar kaydettiği sorunlarla biz daha şu anda karşılaşıyoruz. demokrasinin seçimlerden ibaret olduğu fikri mesela, 20. yy'ın ilk yarısında batının tartıştığı bir konuydu. hitler, mussolini gibi örneklerden sonra ve özellikle de ikinci dünya savaşının bitmesiyle birlikte demokrasinin seçimlerle sınırlandırılamayacağı çoktan anlaşılmıştı. bunun türkiyeye yansıması da, çok partili sisteme geçiş şeklinde olmuştu. ama görüyorsunuz, biz bugün bile batının yarım asır önce çözdüğü bir sorunu tartışıyoruz.
başbakan soma faciası ile ilgili 1 asır öncesinin ingilteresinden bahsetti. haklıydı da. çünkü bizim bugün karşılaştığımız sıkıntıyla ingiltere, almanya gibi ülkeler taa o zamanlar karşılaştılar. ve marksın fikirleri o dönemlerde güç kazanmıştı. ingiltere, almanya gibi ülkeler bu sorunu, işçi haklarını koruyarak, güçlü işçi sendikaları yaratarak çözdü. uzunca yıllar ingilterede işçi partisi iktidarı elinde tuttu. öyle bir noktaya gelindi ki, işçi haklarının çok güçlü şekillerde savunması kar marjlarını katlanılmaz seviyelere düşürdü. işte biz bu bakımdan ingilterenin çoktan çözdüğü bir problemle karşı karşıyayız şu an.
şimdi artık bizim de bu reformları, bu düzenlemeleri artık bir an önce, hızlı hızlı gerçekleştirmemiz gerekiyor. ama bunun da tek yolu, bu reformları isteyenlerin, istemeyenleri ikna etmesi ve hakkımızı savunmak için halk olarak sonuna kadar savaşmamız. aksi halde bir kısmımız anlı şanlı tarihi ve kültürü olduğu halde 3. dünya ülkelerinden farkı kalmayan bir ülkede yaşamaya devam ederken, bir kısmımız da saçma sapan hayallerle gittiği gelişmiş ülkelerde, gurbette 2. sınıf vatandaş olarak yeni bir hayat kurmaya çalışacak. o yüzden önümüzde tek makul seçenek var, savaşmak. sopalarla, molotoflarla, silahlarla değil. fikirlerle ve argümanlarla... halkın desteğiyle...