bir zeki demirkubuz başyapıtıdır. oldukça sağlamdır. ölmeden önce izlenmelidir.
--spoiler--
-sevdim abla. ne kötülük var bunda?
-ne sevmesi ulan, ne sevmesi? bırak bu film ağızlarını pezevenk.
-böyle konuşma abla napayım, suç mu?
-suç tabi suç, ne sanıyodun? bekir niye kıydı lan canına, he? 20 senedir bok kokulu otel odalarında, adını bile bilmediğim şehirlerin s**tirici yollarında ne arıyorum lan ben? karılarını bile düzemeyen ibnelerin altında ne işim var lan benim? parmak kadar çocuk neyin çilesini çekiyo lan? ceza derler olum buna ceza.. hakim kime kalem kırar düşündün mü hiç? kimi falakaya yıkarlar? kimi orospu yapıp, kimi aç öldürürler? kim gözünü kırpmadan beynine sıkar kurşunu? koyun gibi kesilmeyi bekleyen şerefsizler mi? beş paralık düzenleri için hayatlarını peşkeş çeken pezevenkler mi? söyle lan kim?
--spoiler--
--spoiler--
bu kaltakla aynı mahallede büyüdük. mevlanakapıda. babası zabıtaydı. alkolik hasta bi adamdı rahmetli, erkenden de gitti zaten. bu anasıyla yoksul, perişan. bizim tuzumuz kuruydu, hacı babam yapmış bi şeyler. bi de zagor vardı. bizim eski evin kiracısının oğlu. babası filimciydi yeşilçamda. cepçilik, arpacılık, her yol vardı itte. ama sevimli, yakışıklı oğlandı. bizimkine aşık etmiş kendini. ben efendi oğlanım, okul mokul takılıyorum o zamanlar. öylece büyüdük gittik işte. ne bok varsa hep askerliği beklerdim. dört sene kaldı, üç sene kaldı. sonunda o da geldi gittik. bizde de herkes bunu bekliyormuş; gelir gelmez yapıştılar yakama. ev düzüldü, kız bulundu, çeyiz falan filan. nikahlandık. iki taksi bi dükkan verdi peder. dükkanda koltuk moltuk satardım. bi gün bu orospu çıkageldi. hiç unutmam, görür görmez cız etti içim. böyle basma bi etek dizine kadar, çorap yok, üstünde açık bi bluz, saçlar maçlar. pırlanta anlıyacağın. şunun bunun fiyatını sordu, dalga geçti benimle. kanıma girdi o gün. tabii taktım ben bunu kafaya. ertesi gün bi soruşturma. dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede. ama asıl zagora kesikmiş. zagor da kaftiden içerde o sıra. bi gün süslenmiş püslenmiş, zırt geçti dükkanın önünden. yazıldım peşine. tuhafiyeciye gitti, pastaneden çıktı, minibüs otobüs, geldik sağmalcılara. benim içimde bi sıkıntı. işi anladım tabii, zagoru ziyarete gidiyor. bi tuhaf oldum, piçi de kıskandım. uzatmayalım çaresiz evlendik ötekiyle. o ara zagor içerden çıktı. sonra bi duyduk, kaçmış bunlar. altı ay mı bi sene mi, kayıp. hep rüyalarıma girerdi orospu. o gün dükkana gelişini hiç unutamadım. benimkine bile dokunamaz oldum. sonra bi daha duyduk ki iki kişiyi deşmiş zagor. biri polis, ikisinin de gırtlağını kesmiş. karakolda beş gün beş gece işkence buna. arkadaşlarının öcünü alıyorlar. kaltağa da öyle. önce öldü dediler zagora, sonra komalık. ankarada oluyor bunlar. bizimki bi gün çıkageldi mahalleye. zagor içerde, en iyisinden müebbet. bi sabah dükkana geldim, baktım bu oturuyo. önce tanıyamadım. anlayınca içim cız etti. cız etti de ne? tornavida yemiş gibi oldum. çökmüş, zayıflamış, bembeyaz bi surat. ama bu sefer başka güzel orospu. orhan'ın şarkıları gibi. kalktı böyle, dimdik konuşmaya başladı. dedi para lazım, çok para. zagora avukat tutacakmış. ilerde öderim dedi. esnafız ya biz de, nasıl? diye sormuş bulunduk. orospuluk yaparım dedi, istersen metresin olurum. içime bi şey oturdu ağlamaya başladım, ama ne ağlamak! işte o gün bi inandım orospuya tam yirmi yıl geçti. uzatmayalım, zagora müebbet verdiler. ama rahat durmaz ki piç! ha birini şişledi, ha firara teşebbüs. o şehir senin bu şehir benim, cezaevlerini gezip duruyor. orospu da peşinden. sonunda dayanamadım, ben de onun peşinden. önce dükkan gitti, ardından taksiler. karı terk etti, peder kapıları kapadı. yunus gibi aşk uğruna düştük yollara. iş bilmem, zanaat yok. bu tınmıyor hiç. ilk yıllar ufak kahpeliklere başladı, sonra alıştı. gözünü yumup yatıyor milletin altına. gel dönelim diye çok yalvardım. evlenelim, pederi kandırırım, zagora bakarız, yok. kancık köpek gibi izini sürüyor itin. naptı buna anlamadım. kaç defa dönüp gittim istanbula. yeminler ettim. doktorlar, hocalar kar etmedi. her seferinde gene peşinde buldum kendimi. bi keresinde döndüm, biriyle evlenmiş bu, hamile. beni abisiyim diye yutturduk herife. nedense rahatladım, ohh dedim, kurtuluyorum. bu da akıllanmış görünüyor. yüzü gözü düzelmiş, çocuk diyor başka bişey demiyor. sinopta oluyor bunlar. ben de döndüm istanbula. doğumuna yakın, zagor bi isyana karışıyor gene. hemen paketleyip diyarbakır cezaevine postalıyorlar. çok geçmeden bizimki depreşiyor gene. o halinle kalk git sen diyarbakıra, üç gün ortadan kaybol. herif kafayı yiyor tabii. dönünce bi dayak buna, eşşek sudan gelinceye kadar. kızın sakatlığı bu yüzden. sonra çocuğu doğuruyor. durum hemen anlaşılmamış. ortaya çıkınca bi gece esrarı çekip takıyor herife bıçağı. çocuğu da alıp vın diyarbakıra, zagorun peşine. allahtan herif delikanlı çıkıyor da şikayet etmiyor. ben o ara istanbulda taksiden yolumu buluyorum. epey bi zaman böyle geçti. yine her gece rüyalarımda bu. zagorun diyarbakır cezaevinde olduğunu duymuştum o sıralar. bi gece bi büyükle eve geldim. hepsini içtim. zurnayım tabi. bi ara gözümü açıp baktım, karlı dağlar geçiyor. bi daha açtım, başımda bi çocuk, kalk abi, diyarbakıra geldik diyor. baktım, sahiden diyarbakırdayım. bi soruşturma. kale mahallesi vardır oranın, bi gecekonduda buldum, malımı bilmez miyim? görünce hiç şaşırmadı. hiçbir şey demedik. o gece oturup düşündüm. oğlum bekir dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi. o gün bugün usul usul yürüyorum işte.
--spoiler--