geçenlerde, su almak için girdiğim bir mahalle bakkalında bizzat şahit olduğum durumdur.
suyumu almış tam parasını ödüyordum ki bakkal, tezgahın ardından fişek gibi fırlayıp dükkan kapısına koştu. bu sırada, kapı önündeki ekmek dolabından bir kucak dolusu ekmeği kapıp kaçan bir çocuk gördüm. öylesine hızlı koşuyordu ki, dükkan sahibi onu yakalamanın mümkün olmadığını anladı ve peşinden koşmaya yeltenmedi bile.
içeri girdiğinde, adeta burnundan soluyordu. "kağıt-karton toplayıcılar mı?" dedim. "nerdeee!" dedi "kurban olayım kağıt toplayanlara, memleketimin fakir-fukarasına. ihtiyaçları varsa gelir adabıyla isterler, bizde bakarız hakikaten ihtiyacı var mı, diye. gerçekten varsa anlaşılır onlar; utanır-sıkılırlar böyleleri bir şey isterken, yüzleri kızarır, anlaşılırlar hemencecik, öyleyse biz veririz zaten ama bunlar suriyeli, bir başka cins insanlar. düpedüz çalıyorlar." "polise gitmiyor musunuz?" diyecek oluyorum, lafımı yarıda kesiyor; "ne polisi abicim! hangi polis? kaç kere karakola gidip şikayetçi olduk, "onlar bizim misafirimiz sayılır, savaştan, yıkımdan çıkıp-gelmişler, bunu da sizin bir katkınız farz edin" deyip geçiştiriyor, şikayet bile almıyorlar. şikayetçi gittiğimiz karakoldan bir de kendimizi suçlu hissederek dönüyoruz." diyor.
anlattıklarında o denli içten, her şey o kadar beklendiği gibi ki doğruluğuna inanmamam mümkün değil. "hayırlı işler!" deyip çıkıyorum dükkandan ve düşünüyorum kendi kendime;
"koskoca devlet olmakla övünüyoruz, medeni olmakla övünüyoruz, lafa gelince mangalda kül bırakmıyoruz ama iş icraata gelince, mültecilerin kontrolünü dahi sağlamaktan aciziz. ülke, 'yolgeçen hanı'na dönmüş, elini-kolunu sallaya sallaya dolaşıyor isteyen. dolaplardan ekmek çalıyor, ardiyelerden odun-kömür çalıyor, manav tezgahlarından sebze-meyve çalıyor bu insanlar. vicdan sahibi olmak, misafirperver olmak, düşküne el uzatmak elbet güzel ve insanca davranışlar ama bu devletin öncelikli olarak kendi vatandaşlarına karşı bir yükümlülüğü var;
- ülkede dirlik ve düzeni sağlamak, yasadışı işlere meydan vermemek gibi.