liberalizmin tarihine bakarsak, liberalizmin tarihe sol siyasî yelpazede var olan bir ideoloji olarak çıktığı, ardından yükselen sosyalizm karşısında hakimiyetini sürdürmek için sağa çekildiği söylenebilir. gerçekten liberalizm, katolikliğe karşı yükselen bireyci protestanlığın karşılığı olarak, bireyci ve serbest toplum/ekonomi modelini savunan bir siyasal akım hüviyetinde ilk çıkışını yapmıştır. bununla birlikte, amerikan liberalleri avrupalılara göre çok daha solda iken, kıta avrupasında liberal partiler daha çok muhafazakârlarla işbirliği içerisindedir. bunun nedenini amerika'daki iki merkez partisinin (ahlakî anlamda gelenekçi ve bireysel ekonomik özgürlükler açısından liberal, yani sağda olan cumhuriyetçiler ile gelenekleri pek tınlamayan ve bireysel özgürlükleri güçlendirme emelinde olan demokratlar. aynı zamanda cumhuriyetçiler, eyaletlere daha fazla yetki verip merkezî yönetimi zayıflatmak isterken, demokratlar birleşik devletleri üniter bir yapıya yaklaştırmakta kararlıdırlar) ideolojik farklılıklarının çok fazla olmaması hususunda aramak gerekir. amerika'da seçimlerde güçlü bir sosyalist partinin bulunmaması nedeniyle, amerikan liberalleri sosyalistlerin yerine solu marke etmiş ve sosyal devlet anlayışını savunmak zorunda kalmıştır, muhafazakârlar da bu sefer refah devleti anlayışını eleştirerek tam serbest piyasa ekonomisini müdafaa etmiştir. iki kanadın da kapitalizmle problemi yoktur. örneğin demokrat partinin adayı olarak başkan olan obama'nın sağlık reformu açıkça kapitalist sigorta şirketlerinin yüksek kâr marjlarına dokunmamış ama sosyal devlet anlayışını geliştirmiştir. amerikan muhafazakârları buna karşı çıkıyorlar.
avrupa'da ise tam tersidir. avrupa'da çok partili parlamenter rejimlere girmekte zorlanmayan merkez sol veya sosyalist partiler; kamulaştırma, ekomomiye aşırı devlet müdahalesi gibi politikalar güdünce veya bunları destekleyince, liberaller avrupa'da sağa kayarak sosyalistlere karşı muhafazakâr partilerle buluşmuştur. buradan yeni sağ, liberal muhafazakârlık, muhafazakâr liberalizm (son ikisi birbirinden oldukça farklı şeylerdir) gibi siyasal spektrumundan sağından doğan kombine ideolojiler ortaya çıkmıştır. avrupa'da klasik liberaller (radikal liberalizm) refah devleti uygulamalarına (vergi indirimi, ücretsiz sağlık reformu, işsizlik yardımı vesaire) karşı iken çağdaş liberaller ve muhafazakâr liberallerle beraber, yine sağ cenahtan gelişen çeşitli muhafazakârlık tipleri (paternalist, romantik ve gelenekçi) ortakalaşa refah devletini savunmuştur. kıssadan hisse, umumiyetle liberalizm amerika'da biraz daha solken, avrupa'da bildiğiniz sağdır.
tarihsel sürece geri dönersek, ticaretle güçlenen burjuvaların aristokrat hakimiyetine isyan ettiği fransız devriminden sonra yönetimi ele geçirdiği aşikar. aslında 17. yüzyıldan itibaren avrupalılar merkantilizm uygulayarak burjuvalarını güçlendirdiler ve böylece devletleri ekonomik olarak güçlendi. bu korumacı yaklaşımla gittikçe büyüyen orta sınıf, aristokratlara fransa'da baş kaldırdığında, yönetimi ele geçirerek ekonomi politikalarını belirlemeye başladı ve o günden beri de hakim konumda. dolayısıyla 'sürdürücü' olması hasebiyle sağ bir ideolojidir. ancak siyasî alanda savunduğu fikir özgürlüğü, açık toplum, anayasacılık, devleti küçültme temennisi, fırsat eşitliği, bireysel özgürlük gibi alanlarda kısmen muhafazakâr sağdan ayrılarak merkeze yerleşir. merkez sağ dediğimiz siyasal pozisyon, aslında muhafazakâr duruşun ekonomik liberalizmle harmanlanması ve bu iki kesimin temsilcilerinin parti içi mücadelesinden çıkan görüşün parti politikası olarak yansıması üzerinden işler. merkez sağ ideolojik olarak katı olmaması nedeniyle avrupa liberallerinin muhafazakârlarla işbirliği yaptığı, iki tarafın da birbirini denetlediği, yani, liberallerin örneğin politik olarak devletin kürtaja, eşcinselliğe karışmasına engel olmaya çalıştığı; muhafazakârların da ekonomide devlet müdahalesini liberallere kabul ettirmeye çabaladığı bir alandır. mesela akp'nin son dönemde merkez sağdan sağa kayışı, politik anlamda müdahaleci olmasından ileri gelir.
bir sürü gereksiz detaya girsem de özet olarak liberalizm amerika'da biraz daha sol bir hüviyettedir, avrupa'da tam anlamıyla sağ iken, dünya üzerine ilk gelişi otoriteye meydan okuma suretinde olduğundan geçmişte devrimci sol, şuan reformcu sol (sosyalizm) ve devrimci sol (komünizm) karşıtı olduğundan açıkça sağ bir ideoloji haline gelmiştir.