bu gün bir sergi vardı okulda sözlük. o kadar iç burkucuydu ki. savaşın içinde çocuk olmaktı serginin adı. arkadaşlarla bir masaya geçmiş kahvelerimizi içip sohbet ediyorduk ki gözüme o fotoğraflar ilişti. hele biri vardı ki annesi ve babası olduğunu düşündüğüm iki mezarın ortasında en fazla altı yaşında bir çocuk, başının altına bir yastık sıkıştırmış. ayaklarını kilitlemiş kollarını da aynı şekilde bu beden dilinde kendi içine dönme, kendini korumaya çalışmaktı sözlük. küçücük bedeniyle nelere karşı korumaya çalışıyordu kendini. ağlıyordu da muhtemelen. biz nasıl yaşıyorduk sözlük biz nasıl kendimize insan diyorduk. şu anda insanlar ölüyor, çocuklar ölüyor. oyuncağı olmayan çocukların ağlaması vardır hani şımarıkça ben hep öyle ağlamıştım çocukluğumda. annesiz babasız kalmakta neydi? bir çocuğun gözlerinin önünde ebeveynlerini öldürmekte neydi? yıpranıyorum sözlük, yavaş yavaş eridiğimi hissediyorum, elimden bir şey gelmiyor ve ben kendime insan diyorum. kendimi avutmak için gördüğüm dilenciye üç beş kuruş sadaka veriyorum. zorunlu ihtiyaçları geçtim be sözlük insanlardan yaşama hakları alınıyor. tüm dünya ve ben üç maymunu oynuyoruz. teselliyi dostlarla geyik yapmakta arıyoruz sonra ne mi? sonrada orada burada huzur dileniyoruz.