hay allah ! karşıya geçti, belki bu yaklaşan etek kurtarır, belki tam bu sırada vasıtalar sıkışır; bin, yüz bin, on yüz bin otomobil önümüzü kapar, saatlerce kaldırımın bu kıyısında dururuz. beklemek önce cesareti kırar, sonra cesaret gelir insana, "affedersiniz size bir şey sormak istiyorum, karşıdan karşıya nasıl geçilir acaba ?" hayır, anlaşmak yüzyıllar sürer böyle. "affedersiniz, ne kadar güzelsiniz; neden insan bir kelime, bir cümle yüzünden kaybediyor ? çok iyi sözler hazırlamıştım güzelliğinizin karşısında, unuttum. hava kararıyor, yalnız kurtlar inlerine dönüyor, fakire bir sadaka. siz inanmazsınız ama önünden geçip gittiğiniz dilenciler günde yüzlerce lira kazanıyor, ülkemizin bütün zenginleri böyle adam oldu, ben merhamet dilencisiyim, kolumda sargılar taşımıyorum, paçavralar içinde gezmiyorum, kimsenin anlamadığı ince metodlarım var, gecekonduda oturuyorum, seviyemin altında yaşıyorum, yüz olabilirken bir oluyorum, sürümden kazanıyorum. bana bak saydam etek ! bana bak güzel bacaklar ! kiminle konuştuğunun farkında mısın ? beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum. ben van gogh'un resmi değilim, öldükten sonra beni müzeye koyamazsınız..."