Banu Kesler: Yer Muğla'nın yeni kurulan ilçesi Menteşe. Bir yıl önce tanıştığı ve 4 ay önce de nişanlandığı Atalay Şimşek tarafından öldürüldü Banu Kesler. Ama hiç bir insan bu çağda böyle bir ölümü hak etmez. Atalay Şimşek'in gözü nasıl döndüyse bir çay bahçesinde buluşup konuştuğu nişanlısı ile yolda yürürken bilinmeyen bir nedenle tartışmaya başladı. Tokat, tekme, yumruk derken genç kadının başını defalarca yolun kenarındaki evin duvarına vurmaya başladı. Öyle çok vurdu ki Banu Kesler'in başının duvara çarptığı yer kanlara büründü. Sağlık ekiplerince hastaneye kaldırılan genç kadının duran kalbi çalıştırıldıysa da hayata tutunamayıp yaşamını kaybetti.
Yetmedi, yetmiyor. Sadece 2014'te 100'ün üzerinde kadın bu tip cinayetlerin kurbanı oldu. Aile ve kadın bakanımız var. Ne yapıyor merak ediyorum. Bu cinayetler sıradan, adi cinayetler değil. Sosyologların, psikologların üzerinde araştırıp rapor yayınlamaları gereken ciddi bir durum. Kadınlar insan yerine konulmuyor ama. Ne onları koruması gereken polis ciddiye alıyor ne de devlet. Acilen kanunlar çok ciddi bir şekilde gözden geçirilmeli. Yeni bir düzenleme ile eşini, sevgilisini tehdit eden, el kaldıran, döven kocalar, sevgliler için büyük caydırıcı cezalar kanuna eklenmeli. Birisi yerin iki metre altına indikten sonra düşünceli düşünceli bakmanın manası nedir? illa ki ünlü birinin mi ölmesi lazım.
Ölenlere çok üzülüyorum. Eminim benim gibi pek çok insan da benzer hisleri taşıyordur. Ama ölen bir yerde kurtuluyor da. Çok büyük bir acıyla, utanılası bir şekilde, insanlık ayıbı denilecek bir şekilde yaşamını yitiriyor belki ama o acı bittikten sonra eminim buradan daha iyi bir yere gidiyordur. En çok içimi acıtansa geride kalan aileleri. Bir baba olarak kızım yere düşse benim dizim acır. 25-30 yıl pamuklara sarıp büyüttüğünüz kızınızı elin adamı acımadan, hunharca katlediyor. Bütün hayatınızı karartıyor, anılarınızı kanla lekelenmiş o duvara gömüyor. Çocuğunuzun ölmesine mi, böyle öldürülmesine mi daha çok yanarsınız. Ya katillerin hiç bir şekilde hak ettiği cezayı alamadan dışarıya çıkması, adaletsizlik. Bu tip cinayetler farklı bir kategoride değerlendirilmeli artık. Bu bir meşru müdefaa değil, bu bir adil kavga değil, bu bir kargaşa değil. Katil olan erkekler fiziken kendinden daha aciz durumdaki birine karşı acımasızca işliyor bu cinayeti. Bu yüzden sadece cinayet sonrası değil, bu tip yaratıkların o yolun yolcusu olduğu anlaşıldığı anda hukuk araya girmeli. Ceza verilip hapse mi atılır, psikolojik tedavi zorunluluğu mu getirilir bilemem ama bu kadar saldım çayıra mevlam kayıra denmemeli artık.
Siyasilerimiz Mısırlılara üzülüyor, Somalililere üzülüyor, Suriyelilere üzülüyor, Myanmarlılara üzülüyor, Nijeryalılara üzülüyor. Bir tek kendi insanımıza üzülmüyor. Ama neden üzülmüyor biliyor musunuz? Çünkü biz millet olarak da onları zorlamıyoruz. Biz eşinden yaş günü hediyesi olarak yat almış olan ebru Gündeş'in adı geçen eşi gözaltına alındığında üzüntüsüne ağlıyoruz ama gencecik kızlarımızın patır patır katledilmesine ağlamıyoruz, üzülmüyoruz. Açıkça söylemek gerekirse bu haberler karşımıza çıktığında ya kanal değiştiriyoruz, ya gazetenin sayfasını çeviriyoruz. Başımıza geçecek olan siyasilerin parti tüzüklerine böyle bir konu için çalışma yapmaları için zorlamıyoruz da. işte bir kızımız, kadınımız daha gitti. illa temas ettiğimiz birini mi kaybetmemiz gerek bu acıyı duyumsamak için?