iyi ki yazarların itirafları diye bir başlık var burada ve hiçbir şey itiraf etmesek de gidip gelip içimizdekini döküyoruz. çünkü tam da şu an kalbim ağrıyor ve ağrımı dindirecek en azından hafifletecek hiçbir şey bilmiyorum...
annem beni her gün arıyor. gerçekten her gün. neredeyse her aradığında meşgule atıyorum. ayda yılda bir açıp gücüm yettiğince iyi bir sesle konuştuğumda da "dersteydim, meşguldüm, işim vardı" diye sıralıyorum bahaneleri. insanın annesinin onu her gün araması ne güzel şey değil mi? değil işte.
aramasını istediğin günlerde, aramasına muhtaç olduğun zamanlarda aramamış da, şimdi elinin ekmek tuttuğunu biliyor olmanın rahatlığıyla annelik sevdasına düşmesi güzel değil... can yakıcı...
ben bugüne dek bütün hayatımı, bütün sıkıntılarımı bir kenara annemi bir kenara koymuştum. "onun elinden ne gelir ki? o da çaresiz. o da güçsüz." diye düşünürdüm. güçsüz de olsa annelerin çocukları için neler yapabileceğini bile bile üstelik... ama ne güçsüzmüş ne çaresiz. bunu yıllar yıllar sonra öğrendim belgeli melgeli hem de. artık her şey için çok geçti. alacağım tüm yaraları almış kanayacağım kadar kanamış, anne filan da sormaz olmuştum artık.
her gün arıyor. her gün. diplomamı gösterdiğimden, aileden birine destek olmak için para gönderdiğimden, iyi kötü artık hayatta bir mesleğim bir diplomam bir geleceğim olduğunu gördüğünden beri arıyor. burnunun ucundayken bu kadar aramaz merak etmezdi şimdi her gün arıyor. ben meşgule atıyorum. sonra saatlerce kalbim ağrıyor. şimdiki gibi...
hissettiğim şey sadece öfke, kırgınlık değil. nefrete öyle yakın ki kendimi tanıyamıyorum...