3 Mayıs 1944 Çarşamba günü yalnız Atsız-Sabahattin Ali davasının 2. duruşması yapılmadı;
güne, o duruşmayı izlemek üzere Ankara Adliye Sarayının içini ve çevresini dolduran büyük
gençlik ve halk kitlesinin başlatıp sürdürdüğü yürüyüş ve gösteri damgasını vurdu.
Duruşmanın sona ermesinden sonra gençler toplu halde yürüyüşe geçtiler. Milli marşlar
söyleyerek ve Kahrolsun komünistler sloganları atarak Ulus Meydanına yürüdüler. Orada
konuşmalar yapıp marşlar söyledikten sonra, Başvekillikin, o zamanlar iş Bankasının
arkasında ve Valiliğin yanında bulunan yapısı önündeki alana geçip komünizmi lanetleyen
konuşmalar yaptıktan, sloganlar attıktan, Başbakanla görüşmek isteyip makamında
bulunmadığını öğrendikten sonra istiklal Marşı söyleyip yine Ulustan geçerek yeniden
Anafartalar Caddesine yöneldiler.
Göstericilerin Çankayaya yürüyeceği kaygısına düşen il yöneticileri böyle bir durumda
onları durdurmak için Atatürk Bulvarında önlemler almışlardı. Ankara Emniyetinin yanlış
bir değerlendirmesi ile gösteriye katılanların Çankaya Köşküne yürüyeceklerinin
bildirilmesi üzerine de inönü de çok telaşlanmış, Muhafız Alayına Köşk çevresinde güvenlik
önlemleri aldırmıştı. Oysa gençlerin öyle bir niyeti yoktu; herhangi bir taşkınlık da
yapmadılar. Bu durum gençlerin polisle çatışmasını bekleyen Maarif Vekili Hasan Ali Yücel,
Ulus gazetesi başyazarı ve milletvekili Falih Rıfkı Atay ve Ankara Valisi Nevzat Tandoğan
üçlüsünün Türkçüler için tasarladığı komployu geçersiz kılmıştı.
Yürüyüşçüler, yeniden Anafartalar Caddesine geçerek, Samanpazarına yönelmişlerdi.
Yürüyüş yönünün değişmesi polisin yeni bir tedbir almasına yol açtı. Motosikletli ve atlı
polis ekipleri ara sokaklardan geçerek gençlerin karşısına çıktılar; motosikletlerini ve
atlarını, yürüyüş yolundaki kalabalığın üzerine sürdüler. Böylece Çankayanın ve komplo
çetesinin istediği oldu. Gençler ile polisler çatışmaya girdiler. Yakalanan gençler, yürüyüşe
katılıp katılmadıklarına bakılmadan, polis motosikletlerinin sepetlerine doldurularak
Emniyet 1. Şubesine götürüldüler.
O yürüyüş ve gösteri, Ankarada o zamana kadar görülmemiş, çok görkemli bir etkinlikti.
Yol boyunca yapıların pencerelerine ve dükkanların önlerine çıkan halk, bu coşkulu gençleri
ilgi ve takdirle izliyor, alkışlıyordu; kimisi de hemen topluluğa katılıyordu. O arada
gazeteciler ile sivil polisler de durmadan fotoğraf çekiyorlardı (Atsız, vb. 27.04.1951 :
13-14.).
3 mayıs 1944 ve Türkçülük davası necmeddin sefercioğlu.