şöyle söyleyeyim: abd'nin kurucu babaları, başta washington ve franklin olmak üzere, neredeyse komple masondur.
abd hakkında bir çok olumsuz yorumda bulunulabilir. sözkonusu yorumlarda büyük haklılık payı da vardır. amma velakin bir de başka bir açıdan bakalım.
abd bilimsel ilerlemelerin, özgürlüklerin beşiği bir ülkedir. dünyayı 1. dünya savaşında monarşik, yarı-monarşik rejimlerden, 2. dünya savaşında nazi barbarlığından kurtarmıştır. akabinde "komünizm" adı altında kurulan totaliter rejimlerden kurtarmıştır.
evet, petrol için ve başka çıkarları için çok sayıda insanın ölümüne neden olmuşlardır. ancak abd firmalarının geliştirdiği ilaçlar sayısız insanın canını kurtarmış, ömrünü uzatmıştır. abd'nin sağladığı barış, milyonlarca insanın hayatını kurtarmıştır.
insanoğlu olayları değerlendirirken yaşadığı günkü sıkıntılara hak ettiğinden büyük önem atfetme, olumlu yönleri görmeme eğilimindedir. örneğin bugün suriye'deki, afganistan'daki savaşlar filan bizi üzüyor. fakat dünya tarihinin en barışçıl dönemini, "pax-americana"yı yaşadığımızı göz ardı ediyoruz. ortada önüne geleni katlede katlede kıtaları fetheden cihangirler filan yok. iç savaşlar geçmişe göre daha az sayıda. asayiş daha iyi durumda. her dağ başında köyleri basmaya, yolları kesmeye niyetli bir eşkıya çetesi filan yok. gelişmiş ülkelerde din adına bilime ve topluma baskı yapılamıyor.
adamların 1787'de yazdığı anayasa sapasağlam ayakta. bir kaç değişiklik dışında, kapsamlı bir değişiklik yapılmasına gerek bile duyulmadı şunca yüzyıldır. böyle bir anayasa yazmayı başarmış olmaları bile büyüklüklerini anlamaya yeter.
o anayasanın yapıldığı zamanlarda biz matbaayı getireli çok olmamıştı memlekete. dünya monarşik veya yarı-monarşik rejimler tarafından yönetiliyordu. fransız devrimi yapılmamıştı. insan hakları, özgürlükler filan henüz sadece düşünürlerin kitaplarında geçiyordu.
velhasıl, mason düşmanları istedikleri kadar havlasınlar, ziya paşa'nın dediği gibi: "Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde"
