2 senelik aranın ardından yeniden şampiyon olmuş takımım. 2010-11 sezonu kadar temiz ve hakedilmiş bir şampiyonluk. ersun hocanın, futbolcuların, taraftarın ve şampiyonlukta emeği geçen herkesin emeklerine sağlık. açıkçası bu kadronun şampiyonluğa oynayacağını düşünüyordum ama haftalar öncesinden şampiyon olacağımıza pek ihtimal vermiyordum. sezon başında oynanan futbol pek iç açıcı değildi. önce arsenal'e berbat bir futbolla elendik, ardından avrupa'dan men edildik. sezona da konya yenilgisiyle başladık. doğal olarak yine kötü bir sezonun bizi beklediğini düşündük. bir türlü oturmayan kadro, sürekli değişen 11 tercihleri takımın işinin zor olduğunu düşündürdü. haftalar geçtikçe daha iyi futbol oynamaya ve oturmuş bir kadroya sahip olduk. göze hoş gelen ve sürekli rakibe yüksek baskı yapan bir fenerbahçe gördük. benim için galibiyetlerden daha değerli birşey varsa o da oyuna her zaman hakim olmaktır. galibiyet ya da mağlubiyetler gelir geçer. önemli olan iyi futboldur. ligin 2. haftasında eskişehirspor'u 1-0 yendiğimiz maçta oynanan futbol çok kötüydü. bu tür galibiyetlerden hiçbir zaman hoşlanmadım. aykut kocaman'ın sıkıcı ve rakipten korkan anlayışı yüzünden 2 senemiz heba oldu. ben 10 kişi kaldığında bile geriden gelip beraberliği kurtaran ve harika futbol oynayan fenerbahçe'yi görmek isterim her zaman. bu sezona baktığımızda birçok maçta tam olarak bu fenerbahçe'yi gördüğüm için çok gurur duydum. 3-0 önde olduğumuz g.antep deplasmanında 3-4 oyuncunun 90. dk'da yaptığı pres ile mutlu oldum ben. olması gereken fenerbahçe budur. ersun hoca'ya en çok bu yüzden saygı duyuyorum. ersun hoca'ya saygı duyuyorum duymasına ama bir konuda da çok kızıyorum kendisine. hatta bu sebepten dolayı saygı duymak bile istemiyorum. bu sebebin sebebi bir portekizli: meireles! sırf bu adama (adam bile demek istemiyorum, çünkü değil) bu kadar tolerans gösterdiği için çok kızıyorum. bate deplasmanında 4. dakikada rakibi tekmelediğini ve bizi yalnız bıraktığını unutamıyorum o portekizlinin. galatasaray maçında aynı şekilde, beşiktaş maçında veli'nin ayağına basması ve birçok maçta yaptığı pislikler, çirkeflikler tam olarak kalitesini gösteren hareketler. anlamadığım şey ise bu adam bilmemkaç hafta ceza alıyor, arkadaşlarının emeklerine ihanet ediyor ama cezası biter bitmez ilk 11'deki yerini alıyor. sonra yine kırmızı görüyor, 2 hafta sonra yine 11'de. bahsettiğimiz adam dünya yıldızı olur, çok ekstra yetenekleri vardır, takımı için canını dişine takar, eyvallah derim. ama adam geldiği günden beri fenerbahçemize zarar veriyor ama ne hikmetse koskoca fenerbahçe şu adamı kapı dışarı edemiyor. önümüzdeki sene için en büyük transferimiz kesinlikle gönderilmesidir. başka transfer yapmasak bile olur. o derece nefret ediyorum.
gelecek sezon kadlec, selçuk, meireles, cristian, holmen, webo ve kuyt gibi oyunculara teşekkür edilip gönderilmesi gerektiğini düşünüyorum ayrıca. meireles'e teşekkür edilmese de olur hatta. eses'ten tarık çamdal transferi çok çok isabetli olur. gökhan'ı yedekler, gerektiğinde sol bek oynar. çok iyi bir transfer olur. en az 2 tane de oyunu çift yönlü oynayabilen transfer şart diye düşünüyorum. emre eski emre değil ve şu anki performansı 11 oyuncusu olmadığı yönünde. recep niyaz'dan çok ümitliydim, buca'da nasıl bir performans gösterdi pek bilmiyorum. ama fenerbahçe formasıyla görmek en büyük arzularımdan biri. hatta alper, salih ve recep'i aynı anda görmek harika olur. bu sezon kadıköy'de maç izlemek nasip olmadı. 3-3'lük beşiktaş maçına biletim olmasına rağmen götümdeki büyük problemlerden dolayı* gidememem, yetmezmiş gibi arkadaşlarımlaşampiyonluk maçına gitmek için sözleşip seyircisiz oynama cezası almak nasıl bir şanssızlıktır anlamadım. 11 mayıs günü, yani şampiyonluk kutlamalarının olduğu gün de maça gidemezsem yuh artık diyorum. inşallah son maçta kadıköy'de olmak dileğiyle...