Sen bildik bir sona doğru koşuyorsun
ben bakıyorum.
Sonra sen bana bakıyorsun
ben kaçıyorum.
Kimi kaçak zaman aralıklarında
gözlerimle dokunuyorum sana
fark etmiyorsun.
Kalbine, ruhuna , içindeki uzaklara...
Kaçmak lazım biliyorum.
Ben de kaçıyorum.
sonsuzluk bir karanlık kıyafeti ile bekliyor
aramızda yaşanmamış ve yaşanmayacak bir zaman aralığı var...
Oysa , hayat çok da adil geçmiyor.
Bizimkisi bir sıradan dostluktan
sıradışı bir ilişki çıkartma gayreti
oysa sen ya da ben tek başına olmasa da birlikteyken
bizi gölgeliyor.
Ve kimi plansız hayat açıları, bizi gafil avlıyor
Pusuda umutsuzluk var, yalnızlık var,
Ya da adı hala konulmamış acılar...
Bizim mi içimizde olan, bizim mi içinde olduğumuz
tarifi zor , bir garip boşluk var...
Belki bu yüzden şarap içiyor ve kaçıyoruz
kendimizden kaçarken lunapark aynalarına yakalanıyoruz.
geç kalmış bir sıcaklığı , soğuk kalorifer peteklerinde arıyoruz.
Seni sevmeyeceğim.
Bir umutsuz ı sıradan bir dostluğa mahkum edeceğim.
... Ve her seferinde senden kaçarken kendime tutsak düşeceğim.
Çünkü ben beni bugünde ararken,
sen gelecek olarak duruyorsun önümde
oysa ben senin gibi olmayacağım.
Senden kaçarken
kendime yakalanmayacağım.
Adını belki bu yüzden koymak istemiyorum senin.
Ya da senden kaçayım derken
kendinde kaybolan benim.
Ben hala bir çocuğum ve ne yazık
çocuk olarak öleceğim.
Ne önemi varsa !!!
Senkronsuz bir buluşmanın
kafiye fakiri hesaplaşmasını düşüneceğim.
Ne yazık , sensizken değil,
seninleyken üzüleceğim.