saat gecenin üçü, elde portakal suyu dolu bir bardak ve karşımda tv duruyor. televizyonda, kanal d avrupa kanalında ruhsar dizisinin tekrarı. birden, ortalık sallanmaya başlıyor. her zamanki geçici küçük depremlerden biri sanılıp tınılmıyor. ama, bir türlü geçmek bilmiyor. o sırada annem de uyanmış beni çağırıyor. beni sıkı sıkı tutup aklından geçen bütün duaları okumaya başlıyor. bir ara duracak gibi olan deprem 2 saniye sonra daha da şiddetli ve alttan vuruyor. bütün bu olanlar 47 saniyelik bir depremde gerçekleşen ama bir türlü geçmek bilmeyen bir zaman dilimine ait. hemen yan komşuya gidiyoruz. olayın vehametini henüz anlayamadığımızdan, komşunun oğlu olan arkadaşımla annelerin tedirginliği ile ilgili dalga geçiyoruz. neyse, rastgele tv açılıyor tekrar. karşımızda hakan aygün, belli ki adamı palas pandıras toplayıp stüdyoya çağırmışlar. gözünden uyku akıyor. haberi verirken besbelli halinden. ilk haberlerden net bir şey alamıyoruz. ama gün ağarmaya başlayınca, tablonun vehameti ortaya çıkıyor. gerisi malum. yıkılan yuvalar, hayatlar, ölenler, sağ kalıp da ruh sağlığından olanlar...
bir de depremle ilgili aklıma gelince halen tiksindiğim bir kaç şey vardır. madde madde...
1- malesef deprem olduktan sonra türkiye'de ne kadar hırsız, yağmacı vs var ise bulundukları illerden kopup, yıkıntılarda para, altın vs yağmasına girişmişlerdi.
2- bazı din bezirganları olayı din sömürüsü için kullanmıştı. halen de kullanıyorlar. örneğin, cübbeli ahmet hoca... ne demişlerdi mesela; bu deprem kocaeli, yalova sahil boyundaki fuhuşun artması nedeni ile olmuş (o zaman, antalya ve bodrum'un heder olması gerekir) enkazlardan hep çıplak insan, kadın çıkmış. sanki millet yaz vakti takım elbise ile yatacak. sonra; yok, o gün donanmada verilen kokteylde türlü rezillikler yaşanmış da allah da bunları cezalandırmış. ve daha bir sürü bok yemenin türkçesi olan din bezirganı yorumları. ayrıca, bir kaç yıl önce türban eylemlerinin birisinde bir kız, elinde "7,4 yetmedi mi" yazan bir pankart taşıyordu. onu öyle görünce elindeki pankartı alıp da ...
3- yıkılan bir sitenin havadan fotosunu çekmişlerdi. yaklaşık 8-10 blok çökmüüş. çökmek de laf mı yerle bir olmuş (allahtan henüz sitede ikamet başlamamıştı) ama içlerinde bir tanesi ayakta, sapasağlam. meğer o bloğu, gelen yapı denetimcilere gösterip onay alıyorlarmış. kısaca demek ki istenince yapılabiliyor. bazı hastalıklı düşünce sahiplerinin mantıklarına göre de herhalde," o sitede bir tek inançlı kişilerin oturduğu blok çökmedi" diye propagandası yapılırdı eğer ikamet başlasaydı.