Bir aralar baya keyifli bir tiptim lan. Böyle ufak bir odun parçası bulsam yolda eve getirir yontardım. Resim çizerdim, gitar çalardım. Öyle kötü şeyler, kıç baş ağrıyana kadar içmeler falan yoktu. Sokakta bisikletle yarışan bir elinde uçağı diğerinde fırçası maket yapardım. Okuldan internet kafelere kaçar açılmasını heycanla beklerdim. Altı üstü oyun oynayacaksın mal, ne bu heyecan?
Zaman geçti liseli oldu victoryan, kaçmalar bitmedi, gülüşmeler daha bir ergenleşti ama neşesini yitirmedi. internet kafenin yerini sahil aldı, sabahın yedisinde sahilde oturup rahatlamak vardı. Derslerde kafayı koyar uyur. itişir kakışırdık be.
Tabi büyüdük ya artık, az biraz tutalım dedik şu neşeli yanımızı. Bu da olmazsa ne bok yiyecekti bu kafa? Güldü, eğlendi falan. Durup bakmaya başladım tabi yavaştan, insanlar ne yapıyor. O ne yapıyor, sen ne yapıyorsun. Gördükçe, zamanla öğrendik ya anasını satayım. Bilmek zor iş. Bilmek dediysem de öyle çok değil; az biraz eğitim, iki belgesel...
Eh geldik mi bu geceye, ne bir istek kalmış bu kafada, ne bir çaba. Öyle ot gibi geçen zaman. Su iç, sigara iç... Hayal kurmak kafa sikiyor artık. Gördük hayat denen şey bu devirde fabrika gibi. Gir üretim hattına, başarılı olmak için yırtın, para kazan, eş bul, çocuk okut. Kendin için yaptığını sandığın şeyleri başkaları için yap.