--spoiler--
1) Yavaşlık, olay yokluğu. (Allah için Asmalı Konak, bu konuda çıtanın çok yukarısındaydı)
2) Meselesizlik (zar zor bir yan hikaye desteği edinip onunla uğraşırken ne söylemeye çalıştığını unutan ya da zaten başından beri bilmeyen dizi senaryolarında görülür)
3) Kendini çok ciddiye alma ve 'meselesi olma' halini abartma. (Kurtlar Vadisi, Sağır Oda gibi isimler bilmem bir şey hatırlatıyor mu?)
4) Tematik yapının üç ya da dört kategoriden mürekkep olması: Aile draması, aile komedisi, vatan üzerinde dönen kirli oyunlar, töre. (Yok mu artıran?)
5) Klişelerin tekrarlanması ve daha da kötüsü, bu klişelerin biri tarafından uydurulmuş ve diğer yazım ekipleri tarafından çok beğenilmiş olması, yani hayatta bir karşılığının bulunmaması (örnek şu 'bilge balıkçı' klişesi. Nerededir bu balıkçılar? Ne tanıdım ne bir tane tanıyanına rastladım)
6) Bağlama uygun hareket üretemeyen senarist-yazım ekibinin durumu her seferinde duygusal reaksiyonlarla kurtarma yoluna başvurması, karakterleri bir duygu şebeği haline getirmesi (Binbirgece'nin Şehrazat'ının çocuğunu her gördüğünde ilk kez görüyor gibi sarılmasına ne demeli?)
7) Çok basit devamlılık, gerçekçilik ilkelerine bile riayet edilmemesi (Hatırla Sevgili gibi kalburun üstünde kalan bir dizide bile, lapa lapa kar yağarken çiçeğe durmuş yemyeşil ağaçlar çerçeveye girebiliyorsa... )
8) Senaryonun karakterde vehmettiği anlamın, karakterde tebarüz ve tezahür edememesi, karakter kurgulama sorunu (Aliye'ye aşık olunması gerektiğine inandırıldık, ama bir karakter olarak Aliye'de, Sanem Çelik'in güzelliğinden başka bir şey görebildik mi? Cevap: Hayır)
Bir de, E 2'de de yayınlanmaya başlayan, 60'lı yılların New York'unu reklam sektörü üzerinden anlatan 'Mad Men'in tasarımcısına kulak verelim. '... masanın üzerinde iri elmalarla dolu bir tabak duruyordu. Oysa 60'lı yıllarda Amerika'da böyle büyük elmalar yoktu, bunları hemen götürün ve bana küçük elmalar getirin, dedim'
Bu küçük elmalar detayına saygı duymamak mümkün görünmüyor.
--spoiler--