onsuzluğun acısından sığınmaya çalışırken karşıma açılan ilk kapıydı hasret. her duvarda sen vardın, her bir tuğla senden izler taşıyordu o hasretin binasında. elele yürürken yanından geçtiğimiz o ufak bahçeli ev, her defasında seni soruyor sanki. susuyorum, cevap verecek gibi oluyorum, yine boğazımda o bildik yumru tıkıyor acı çığlıklarımı. eğiyorum başımı ve geçiyorum yanından gözüne ilişmek istemeyerek. fark ediyor beni, ama anlıyor halden, o da çeviriyor bakışlarını başka yere, sormuyor ne zaman geleceğini artık. sahi, ne zaman geleceksin? hasret güzel, ardından gelen vuslatsa eğer..