islam ın tamamen yalan olması

entry38 galeri
    3.
  1. zaten yapılan anlaşmayı bozmak savaş sebebi sayılırdı. arap edebiyatı tarihinde besus ismiyle biline meşhur savaşın çıkış sebebi de budur.

    bu anlaşmalar el-ahlâf, el-erâkım ve el-berâcim gibi daha değişik isimler altında yapılmıştır.i ayrıca aralarında anlaşma yapan kabilelere “el-ahrabân” denirdi. örneğin necid'li olan ‘abs kabilesi zübyân kabilesinin ahrabânı, yani bir birlerinin müttefikleri idiler.

    ilk çocukluk yıllarını suriye'de üvey babasının kabilesi içerisinde geçiren kusay, asıl kavminin mekke'de ikamet ettiğini öğrendikten sonra, hac döneminde mekke'ye geldi ve uzun bir zamandan beri mekke'nin idareciliğini yapan huzâa kabilesinin lideri, halil b. hubşiyye'nin kızı ile evlendi. kusay'ın bu evliliğinden abdüddar, abdümenaf, abdüluzza ve abd adında dört oğlu oldu. huzâa kabilesinin lideri halil b. hubşiyye'den sonra kâbe'nin anahtarları damadı kusay'a geçti. kusay, kureyş kabilesinin, ismail b. ibrahim 'ın soyundan olanların en ileri geleni ve kendisinin de bu kabilenin bir ferdi olması dolayısı ile kâbe hizmetine ve mekke emirliğine kendisini, huzâalardan daha layık görüyordu. bu durum üç asırdan beri mekke ve kâbe'ye hükmeden huzâa kabilesi ile kureyş'i karşı karşıya getirdi. fakat, kusay, suriye'den kudâa kabilesinin yardımını da arkasına alarak huzâalıları mekke'den çıkarmaya ve kâbe'nin egemenliğini ele geçirmeye muvaffak oldu.

    kabe tapımınının tüm araplar için son derece önemli olduğu ve bir arap devletini oluşturmak için kabe etrafında oluşabilecek bir tapım örgütlemekten başka bir yol olmadığı çok açıktır. zaten var olan bir birlik ya da inanç bütünlüğü vardır. burada kabeye hâkim olan, kabenin yönetim ve denetimini ele geçiren bir inanışın tüm arapları ortak bir çatı altında birleştirebileceği açıktır.

    kusay, kâbe hizmetlerini ve mekke yönetimini ele geçirdikten sonra, dağlık bölgelerde dağınık bir şekilde yaşamakta olan kureyşlileri mekke'ye götürmeye başladı. kavmini mekke'de toplamaya muvaffak olan kusay'a bazıları mücemmî (toparlayan) adını verdiler. kusay, mekke'ye topladığı kavmini bir iskana tabi tuttu. onun mekke'de ki riyasetini simgeleyen dört önemli görev vardı: dâru'n-nedve reisliği, liva, hicabe, sikaye ve rifade görevi. kusay'ın ölümünden sonra bu görevler, onun oğullarından abduddâr'a devredilmiştir. aradan fazla bir süre geçmeden bu yetkilerin paylaşılması amacı ile kusay'ın oğulları arasında mücadele başlamış ve mekkeliler ikiye ayrılmışlardır. mahzum oğulları, sehm oğulları, cumah oğulları, adiy oğulları hakim zümre abdüddar oğullarının yanında yer alırken, onlara karşı muhalefeti oluşturan zühre oğulları, esed oğulları, teym oğulları, haris b. fihr oğulları da abdümenaf oğullarının yanında yer almışlardı.(hicabet: kabe'nin anahtarını bulundurma. sadanet: kabe'ye hizmet etme. rifade: hacıları doyurma. sikaye: hacılara su dağıtma )

    iki grup arasında ortaya çıkan bu mücadele daha sonra mekke ve kâbe'nin yönetimi ile ilgili yetkilerin paylaşılması ile çözüme kavuşturulmuştur. buna göre, hicâbe, liva ve nedve görevleri abdüddar oğullarına bırakılırken, kıyâde, sikâye ve rifâde görevleri de abdümenaf oğullarına kalıyordu. abdümenaf'ın ölümünden sonra sikâye ve rifâde'yi oğullarından haşim b. abdimenaf, kıyâde'yi de bir diğer oğlu abdüşşems b. abdimenaf ele almıştır. haşim b. abdimenaf, kureyşin büyüklerinden ve efendilerindendi. civar bölgelerdeki bazı devletlerle iyi ilişkiler kurarak güvenli bir şekilde ticaret yapabilme imtiyazını elde etmişti. haşim, medine'den bir kadınla evlenmişti. orada bir çocuğu oldu. bu çocuk daha sonra amcası tarafından mekkeye getirilen abdulmuttalib idi. abdüşşems erken bir dönemde mekke'de ölünce onun ifa ettiği kıyâde görevini, oğlu ümeyye b. abdişems üstlendi.

    böylece ileride emeviler ile haşimiler olarak ortaya çıkacak olan ilk ayrışmanın da tohumları da ortaya çıkıyordu. muhammedin dedesi abdülmuttalip'in mekkede önemli bir mevkide olduğu anlaşılıyor. fil savaşı sırasında mekkenin sözcülüğünü ebu abdulmuttalip yapıyor. demek ki haşim zamanından beri kalan mekke'nin hatırı sayılırları arasında olma durumu peygamberin babası abdullah zamanında sona ermiş oluyor. buda muhammedin iktidar hırsının nedenlerinden biri olsa gerektir.

    bir nevi kabileler konfederasyonu hüviyeti konumunu taşıyan bu birlik belli zamanlarda nedve denilen toplantılar yapıyordu. bu toplantılar akşamları yapılır ve her kabile her fert bu toplantılar sonucu alınan kararlara uymak zorunluluğundaydı.

    kabileler arasında ve kabileler içinde demokrasi vardı. kabile reisleri seçimle işbaşına gelirlerdi ve kaydı hayat şartıyla reislik yaparlardı. diğer üyelerden pek farklılıkları yoktu ancak cesur, savaşçı, zengin olmaları beklenirdi. kabile reisliği babadan oğula geçmezdi. kabile reisinin seçimi verasetle değildi. yeni seçilen reisin aynı kabileden olması normal bir şeydi. bu kabileye göre kabileleri dünyayı temsil ediyordu. onlar için yabancılar mevzubahis değildi. şu halde yeni reis, aynı kabileden olması şartıyla eski reisin oğlu olmayabilirdi. kabilenin ileri gelen ihtiyarları toplanıyor ve yeni seçilecek reis mevzusunu görüşüyorlardı. yeni seçilecek olanın, eski reisin oğlu veya yeğeni olması şartı yoktu. kabilenin başka bir ferdi de olabilirdi. islamiyet’ten evvelki arap kabilelerinde en mühim şey, yeni seçilen reisin iyi bir komutan oluşu idi. çünkü bu kabileler arasında devamlı olarak savaşlar vardı. şayet kabilenin komutanı iyi bir idareci olmayacak olursa, kabile savaşı kaybeder, harab olurdu. şu halde, kabile reisi seçiminde ilk aranan şart, seçilecek olanın cesur, kuvvetli ve iyi bir komutan olması idi. muhtemelen, diğer bazı vasıflar da nazar-ı dikkate alınıyordu. seçilecek reisin akıllı, zengin vb. olması gibi. bu seçim sistemi islamiyet’in ilk döneminde aynen devam etmiştir. muaviye ile birlikte devlet aşamasına geçilince veraset ortaya çıkmıştır.

    bu kabileleri bir araya getiren temel kâbe idi. kabe bir hac yeri idi ve tüm arabistan'dan buraya hacılar gelirdi. dolayısıyla dini olduğu kadar ekonomik olarak da önemli bir yerdi. her ne kadar ortak hac yeri kâbe olsa da kabilelerin inandıkları ve taptıkları nesneler farklı idi. şemsettin günaltay arap topluluklarının, bağlı oldukları totemin ismiyle anıldıklarını belirtir. kabileye ismini veren totem çoğunlukla bir hayvan veya bitkidir. buna uygun olarak kabile isimleri araştırıldığında bunların aslan, kaplan, köpek, köpek balığı, keler, çakal, sırtlan yavrusu, tilki, yılan, ada tavşanı, müshil otu, ebu cehil karpuzu, çakıl taşı, keskin sirke.....anlamlarını taşıyan isimlerle anılmıştır. sosyal hayatın gelişmesiyle birlikte, kâinatın ruhlarla dolu olduğuna ve bütün doğal olayların ruhların eseri olduğuna inanılan animizme, buradan da naturizm, fetişizm (taş ve kumlara tapınma) ve daha sonra putperestliğe geçilmiştir. sözgelimi, beni esed kabilesi aslan; beni nemr, kaplan; beni kelb, köpek; kureyş, köpek balığı; beni zıbhe, dişi keler; beni dail çakal; beni beldel, sırtlan yavrusu; beni sa’lebe, dişi tilki; beni vebre, ada tavşanı; beni sa’saa, müshil otu; beni hanzala, ebu cehil karpuzu; beni fihr, küçük bir taş; sakif kabilesi ise keskin sirke totemine sahiptir. ş. günaltay’ın verdiği malûmata göre; “araplar, ölen bir kimsenin ruhunun cesedinden ayrılarak kabirden çıktığına inanırlardı. hatta eğer bu kişi katledilmiş ve katilinden intikam alınmamışsa kuş şekline giren ruhunun, mezarının başında sürekli ‘beni sulayın’ diye bağırdığına inanılırdı. ruhun dönüştüğü bu kuşa ‘hame’ derlerdi”

    arap kabilelerinin totem putları var ve her kabilenin inanışı ayı ayrı. fakat birbirlerinin putlarına da saygı gösteriyorlar. kabileler ve putları şöyle :
    kureyş, en büyük put olarak uzza’yı kabul eder ve ona hürmet ederdi.
    evs ve hazreç kabilelerinin taptığı put, menat adını taşıyordu. bu put mekke ile medine arasında müşellel denilen yerde bulunuyordu. sonraları bu iki kabile menat’tan başka, lat ve uzza putlarına da tapmaya başlamışlardı.
    kelb kabilesinin putu ved idi ve dumetü’1-cendel denilen mevkide bulunuyordu.
    huzeyl kabilesi, suva’ putuna tapardı. bu put gatafan mevkiinde idi.
    hemdan kabilesinin bir kolu olan hayvan boyu yauk putuna ta’zim ederdi. bu put, hemdan civarında bulunuyordu.
    tayy ve mezhiç kabilelerinin putu yağus idi.
    himyerilerinki ise nesr idi.
    bekroğulları ve kinane kabilelerinin putu ise, sa’d idi.
    9 ...