mekkeliler, muhammed'den yaklaşık beş nesil önce ibrahim'in soyundan geldiği iddia edilen kusayy'ın önderliğinde civardaki kabilelerin desteğini de alarak, kureyş adı altında birleşmişlerdi. mekke, kusay'dan önce, genellikle, şu boylardan oluşmaktaydı :
harisoğulları
muhariboğulları
âmiroğulları
adiyyoğulları
sehmoğulları
cumahoğulları
teymoğulları
mahzumoğulları
zühreoğulları
esedoğulları.
daha sonraları bunlara abduddar ve abdumenafoğulları eklenerek sayıları onikiye çıkmıştır. abdüşşems, haşimiler, ümeyyeoğulları gibi oymaklar ise, sonraki soylardan oluşmuştur.
o halde arap soy örgütlenmesinde ana eğilim birleşme yolunda değil ayrılma yönündeydi. nitekim tüm soy örgütlenmelerinde klan belli bir büyüklüğe ulaştığı zaman ayrılır ve yeni bir klan olarak başka bir yerde, ekonomik olarak kendi kendini idame ettirebilecekleri bir yerde yaşamını devam ettirmeye çalışır. kabile konfederasyonları bu dağınıklığı askeri olarak toparlayabilmek için bulunmuş bir yoldur.
kabileler arası ilişkilere bakıldığında, göze çarpan ilk husus, kabileler arası savaşların oldukça fazla olmasıdır. bu mücadele ve düşmanlık adnânîler ile kahtanîler zamanından beri süregelmiştir. iki kabile arasında müthiş mücadeleler olmuştur. hatta savaşlarda dahi farklı işaretler, örneğin biri kırmızı bayrak kullanırken diğeri sarı renkli sarık veya bayrak kullanmıştır. su, hayvanlarının yemi, yiyecek veya herhangi bir haksızlık yüzünden çıkan tartışmalar büyümüş, kanlı savaşlara dönüşmüş, her hangi bir katl veya ihanetten dolayı patlak veren bu savaşların kırk yıl sürdüğü dahi olmuştur. kan dökmek normal bir şey olup buna gösterilen tepki, yine kılıçlar çekmek ve yine kan dökmekle olmuştur. bu savaşlar o kadar fazla ve o kadar meşhur hale gelmiştir ki, araplar arasında bunlarla ilgili olarak eyyâmu'1- arab adıyla bilinen bir ilim dalının doğmasına neden olmuş ve bu savaşlar ya çıkış sebepleri veya yapılan yerlere göre isim almışlardır. dâhis, ğabrâ, besûs, zî-kâr, şi'b vs. gibi.
örneğin muallaka şâirlerinden zuheyr b. ebî sülmâ "savaşlardan doğan pişmanlıkla avuçlarını ovalandığını ve bunu zihinlerde bir sarsıntının takip ettiğini görürsün"; beyitini yazarak bu duruma dikkat çekmiştir.
aralarındaki savaşlara son vermek veya barış içerisinde yaşamak için bir takım anlaşmalar yapmışlardır. kinâne kabilesinin bir kolunu oluşturan hâşimoğulları, huzâanın kolu olan lihyân ve mustalak kabileleri ile diğer bazı kabilelerin oluşturdukları bu tür bir pakta el-ehâbiş denmiştir. bu anlaşmalarını mekkenin aşağısında hubeyş denen bir dağın eteğinde toplanarak yaptıklarından bu ismi almışlardır.
bunlar kureyşin hâlifleri (müttefikleri) olarak da bilinirler. farklı gurupların oluşturduğu topluluk anlamında olan bu paktın başkanlığına huleys adında biri seçilmiştir.
ilk bakıldığında bekroğullarına karşı oluşturulmuş olan ehâbiş gurubu ile kureyş kabilesi de kinâneoğullarına karşı bir anlaşma yapmıştır. bu ikili ittifaka daha sonra huzeyl kabilesi de katılmıştır.
bu anlaşmaların belki de en önemlilerinden birisi, abduddâr ve taraftarlarına karşı, abdumenâf, zühre, teym ve esedoğul'larının kurmuş oldukları pakttır. büyük bir kaba zemzem suyu koyup kendileri bundan yıkandıktan ve kâbenin rükünlerini de yıkadıktan sonra bu sudan içip kâbeye el sürerek yemin ettiklerinden mutayyebîn (temizlenmişler) adını alınışlardır. diğer bir rivayete göre yapılan güzel bir kokuya ellerini batırdıklarından (buna göre güzel koku sürünenler anlamım alır) veya kestikleri bir devenin kanını bir kaba koyarak ellerini bunda yıkadıklarından bu ismi almışlardır.
bu anlaşmanın maddesi ise, biz, geceler karanlık ve gündüzler aydınlık olduğu sürece, bizim dışımızdakilere karşı tek yumruk alacağız.
görüldüğü gibi bir güç oluşturma amacını taşıyan bu anlaşmanın uzun vadeli ve güvenilir olmasına dikkat edilmiştir. yapılan anlaşmanın bozulması kabile için bir ayıp sayılırdı. kabile şairleri yaptıkları anlaşmaları bozmamakla ve karşı tarafa haksızlık etmemekle, yani vefakârlıkla övünmüşlerdir.