açlığın yaptırabilecekleri

entry6 galeri
    1.
  1. tanım manım: mantıklı düşünmeyi engeller. yanlış kararlar aldırır.

    geçenlerde faturaları ödemek için mahallede yeni açılan fatura ödeme merkezine gittim. akşam üzeri saat 16-17 civarıydı. kahvaltıyı sabah 8'de yapmıştım. 10 gündür yemek yemeyen kaplan yavrusu gibi de açtım. eve dönüşte de sürekli önünden geçip hiç uğramadığım bir kebapçı, pideci gibi doğu ve karadeniz mutfağından yemekler yapan bir mekana " girelim bakalım, buranın numarası neymiş" diye girdim.

    neyse efendim. mekana girdim. içerisi bildiğin türk lokantası. duvarlarda dağların olduğu kahverengi çerçeveli koca bir fotoğraf, onun hemen yanında bir trabzonspor atkısı, oturduğum masanın tam üzerinde stv televizyonunun "allah diyen aslan" haberlerinin yayınlandığı televizyon; yaprakları sararmış, bakımsız çiçekler; bi ara kulağıma çalınan "müşteri geldi" fısıltılarıyla az önce yaptığım tanımlamaya uyan bir lokanta çiziliyordu zihnime. uzatmayayım.

    benimle ilgilenecek kişi gelene kadar menüyü karıştırdıktan sonra karışık pidede karar kıldım. yanında da bi kola patlattımmıydı geceye kadar bişey yemeye gerek kalmazdı.

    bi abimiz kalın çerçeveli kahverengi gözlükleriyle kapısında mutfak yazan yerden çıkıp siparişimi almaya geliyordu. bana yaklaştıkça gözlüklerinin şişecam fabrikalarında üretilen ayran şişeleri gibi olduğunu farkettim. bi tebessüm alacaktı ki tuttum kendimi. bi an sempatikmiş gibi geldi ama adam bana gol atmaya geliyormuş meğer. görüntüye aldanmıştım amk.

    uzatmadan devam edeyim.

    hemen peşinden başka bir bebe gelip içecek, salata felan getirdi. ben yavaş yavaş salatayı yemeye başladım. zaman geçiyor. gözüm pide fırınına takılıyor. fırında kimse çalışmıyor. pide siparişi verdim ama fırın kapalı amk. "acaba pideyi dışardan mı söylediler" diye kendi kendime halleniyorum.

    15-20 dakika geçti. gözümü kapıya dikip başka bir fırından ya da lahmacun salonundan geleceğine inandığım siparişimi getirecek motorlu kuryeyi bekliyorum. ben böyle dalmışken bizim şişe dibi gelip önüme 1 tabak dolusu kılçığı ayıklanmadan kızartılmış hamsi bıraktı.

    etrafıma bakındım. ulan acaba benden başka birisi var da onun siparişini bana mı getirmişti. yok. tek müşteri benmişim. ben de saygılı olucam ya amk. bozmayacağım abimizi. ses tonumu sitem perdelerine çekerek "abi naptın yaa" dedim. bu cümleyi söylememle abimiz barcelona'nın tiki-taka'sını andıran seri cevaplar vermeye başladı.

    önce bu yemek fransa'da çok meşhur dedi. tabaktaki hamsilere baktım. sonra kafamı kaldırıp şişe dibine baktım. fena bir taşak kokusu almaya başlamıştım. içimden "hamsi lan bu ne fransa'sı" diyordum.

    bunu düşündüğümü işitmiş olacak ki "ben yıllarca fransa'da çalıştım" dedi. kontralarına devam ediyordu. bense ispanya deplasmanındaki san marino savunması kadar çaresizdim. yok lan bu kesin kamera şakasıydı. allahını seven defansa gelsin diyecek birilerine ulaşabilmek için telefonuma baktım.

    sonra " abi bu bildiğin hamsi yahu, ne fransa'sı" dedim. bu cılız atağıma tehlikeli bir şut geldi. abimiz bunu kısık ateşte pişirmiş. meğer böyle pişince fransa yöresine ait oluyormuş.

    içimden aklıma gelen bütün fransızlara küfür ediyorum.

    laf anlatamayacaktım. olmayacaktı. teslim oldum. ben de "vay amına koyim", "harbi mi beee", "adamın dibisin be abi" diye karşımdaki ihtiyarı fişekliyordum. ben onu pohpohladıkça bu iyice coştu amk. çoluk çocuğunu anlatmaya başladı. o anlatırken bi kaç tane hamsi yuvarladım. ulan harbiden güzeldi hamsi be. yok lan. acıkmıştım. bana öyle geliyordu. ımınısikim. iki arada bi derede kalmıştım. sonra iğrendim. balıkları mıncıklamaya başladım. ihtiyarın da tatavası bitmiyordu. eve gitmeyi düşündüm. nerden baksan 1 saat sürecekti.


    10 dakika sonra tabakta hamsi kalmamıştı.

    yazım hatası varsa yapacak bir şey yok.
    şu an açım.
    sonra bakarım.

    .
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük