işlettiğimiz cafenin nadide annesi, sevgi pıtırcığı bir telefonla irkilir. karşılıklı diyaloğun bize nasip olmuş kısmından yola çıkarak tahminlerde bulunmaya çalışsakta çok geçmeden işin aslını bilir kişiden öğreniriz. oğlunun okulda annesiyle de görüştüğü bir arkadaşını benzetmesi üzerine, dövülmüş şahsın annesi kalkar zanlının çalıştığı müesseseye "berce cafe"ye telefon eder.biz de heyacanla karışık gururla hakanın okuldan gelişini bekleriz. beklenen an gelir. gözlerin üzerinde olduğunu anlayan hakan dosdoğru mutfağa annesinin yanına gider. anne sinirlidir. onun söylemesini bekleyemeden, kendi sorar.biz de kulak misafiri oluruz.
öfkeli anne-oğlum, bugün sen ne yaptın bakim?
hakan-kavga ettim
öfkeli anne-neden kavga ettin oğlum
ve bizi yerlere yatıran cevap
son derece bilge bir mizaçla der ki hakan-anne, kavga etmek ,kavga etmektir.
Ardından biz hakanı alıp aramıza içten içe tebrik eder ancak bir daha böyle işlere kalkışmamasını tavsiye ederken kavganın çıkış sebebindeki püf noktasını anlarız. meğer sınıflarındaki idil adlı kızımıza hakanın en yakın arkadaşı yazılmaktaymış, üstelik hakanın beğenisinin farkındaykenn:)
hep bir ağızdan haketmiş,iyi ki benzetmişsin deriz ancak sıradaki bomba çıkagelir. öyle demeyin annem azarladıktan hemen sonra şu yazıya gözüm ilişti. hepimiz eliyle gösterdiği yere bakarız dikkatlice, hakan devam eder "hatasız dost arayan dostsuz kalır"yazıyordu. bunun üzerine biz bir filmin epik bir sahnesinde buluruz kendimizi. bacak kadar çocuk bize neyi,ne vesileyle hatırlatmıştır.