Umberto Eco, Milano'daki eski bir oteli satın alıp içerisini yeniden düzenledi ve kütüphane haline getirdi. Labirent şeklindeki bu bireysel kütüphanede ilk başlarda 30 bin kitap varken şimdi 50 bini aşkın eser bulunuyor. Bu kadar çok kitaba sahip olmasına rağmen bir katalog yapmak istemeyen Eco, "Sekreterim kütüphanenin kataloğunu yapmak istediğinde, ben yapmamasını söyledim. Çünkü ilgi alanlarım sürekli değişiyor, dolayısıyla kitaplığım da. Dahası bir katalog olmadan da kitaplarımı akılda tutmak zorundayım. Sırf edebiyata ayırdığım 70 metrelik bir koridorum var. Her gün birkaç kez bu koridorlarda yürürüm. Bunu yaptığımda kendimi iyi hissederim. Kültür, Napolyon'un ne zaman öldüğünü bilmek değildir. Kültür bu bilgiyi iki dakikada nasıl bulacağını bilmektir. Günümüzde bu türden bilgileri internette zaman kaybetmeden bulabiliyorum. Ama internette gerçek anlamda bilgi sahibi olmuyorsunuz" diyor. Ayrıca çoğu zaman kütüphanesinde, evinden çok vakit geçiren Eco, okuma ve yazma yaptığı alanın sessiz olmasına çok önem verdiğini söylüyor.
KÜTÜPHANE, SAHiBi HAKKINDA BiLGi VERiR
Kütüphanesinde özellikle Ortaçağ'dan kalma, nadir eserler ve Aydınlanma'yla ilgili metinler var. Eco kütüphanelerin sahipleri hakkında bilgi verdiğini de söylüyor, "ilgi alanlarınızı sürekli olarak değiştiriyorsanız, kitaplığınız size kendiniz hakkında sürekli olarak farklı bir şey söyleyecektir. Bu da kütüphane sahibini anlamanıza yardımcı olur." Yakın dönem yazılı eserler hakkındaki görüşü ise şöyle: "Eskiden her bir kitabın, ister beşeri ister ilahi olsun, diğer kitapların ötesindeki şeylerden söz ettiğini düşünürdüm. Ama artık kitapların çoğu kez başka kitaplardan söz ettiğini fark ediyorum. Sanki kitaplar kendi aralarında konuşuyormuş gibi." Çeviriyi de ayrı bir bilim dalı olarak nitelendiren düşünür, kitapları özellikle orijinal dilinde okumayı tercih ediyor. Bu tercihinin beş lisanı ana dili gibi konuşmasında rol oynadığını belirten Eco "Çeviri bir yorum işi ve yeniden yazmaktır" diyor.