geceleri gözlerinizi kısarak yolu görmeye çalıştınız mı hiç? ya da eskiden gördüğünüz yıldızlar artık yok mu?
geceleri uyuma vakti gelip çatıp da lambalar sönünce o kadar karanlık olurdu ki, göz gözü görmezdi. öyle ki elinizi gözünüze ne kadar yaklaştırırsanız yakaştırın göremezdiniz. uykusu olmayanı bile uyutan karanlıklardı o zamanlar.
çocukken en büyük eğlence uzanıp bir köşede yıldızları izlemekti. en uzun geceler de yıldızları keşfederdik. ışık yolu gibi görünen samanyolu' nu görebiliyor, sayısız yıldızı saymaya çalışıyorduk.
küçücük gölgelerimizi yakalamaya çalışırdık çoğu zaman. ay ışığı bile farklıydı ve yürürken hep bizi takip ederdi.
sonrasında kötü aydınlatmanın kurbanı olmaya başladık.
ışıklar sadece lacivert gökyüzünün karanlığını boğmakla kalmadı, gecemizi de öldürdü. giderek 24 saati uykusuz geçirmeye çalışan bir toplum haline dönüşmekle de kalmadık üstelik.. yıldızları kaybettik.
bulutlu bir gecede gökyüzüne baktığınızda bulutları görebiliyor musunuz? ya da geceleri uyuyabilmeniz için evinizin karanlık olması gereken bölümünü sokak lambasının pencereden giren ışıkları mı aydınlatıyor?
gözü bu kadar rahatsız eden ışık, uygarlığın bir parçası gibi görülüyor ne yazık.
sadece duygusal yönü de olmayan birşey üstelik. bunun bir de çevre kirliliği ve enerji tasarrufu yönü var ki o da en az yıldızları görememek kadar önemli. ABD de elektrik tüketiminin yüzde 25 i kötü aydınlatmaya gitmekte. eğer dikkatli aydınlatma yapılırsa sadece ABD de yılda 2 milyar dolar ve milyonlarca ton kömür tasarruf edilmiş olacak.
açlıktan ölen insanların olduğu bir dünya için gerçekten de azımsanamayacak bir rakam olsa gerek.