oktay yıldırım

entry12 galeri
    1.
  1. güneydoğu gazisi emekli astsubay ...

    sehitlerolmez.com da yazarlık yapmaktadır aynı zamanda ..

    her türk gencinin okuması,anlaması ve memleketin özellikle bu günlerinde ne kadar ayağını denk alması gerektiğini gösteren yazıları vardır .. farz-ı misal ;

    ''' ......ili kırsalında teröristlerin dur ihtarına ateşle karşılık vermesi sonucu çıkan çatışmada.güvenli görevlisi şehit oldu.

    ya da

    ......ilinde devriye görevini yerine getiren ..aracına açılan ateş
    sonucu..güvenlik görevlisi şehit oldu.

    ya da

    ......ili kırsalında teröristlerce döşenen mayının patlaması sonucu.asker yaralandı..

    bu nasıl başlar biliyor musunuz?

    hava o kadar sıcaktır ki beyninizdeki sıvının buharlaşıp uçtuğunu düşünürsünüz. oluştuğu anda kuruyup giden ter damlacıklarından geriye kalan tuzlar yüzünüzün ve hatta elbisenizin her yanını kaplamıştır.

    avucunuzun içindeki ter, yüzünüzdeki gibi kolay kurumadığı için elinizdeki tüfeğinizin metal kısmı avucunuzun içinde vıcık, vıcık oynar. ter ile ıslanan çeliğin kokusu avucunuzun içine ve elinizi sürdüğünüz her yere siner.

    önünüzde yürüyen adamın, ayağının kuru toprakla her temas edişinde çıkan toz, ağzınızın kupkuru olmasına ve zor nefes almanıza sebep olur.

    sırt çantanızın askı kayışları yüzünden omuzlarınızı hissetmezsiniz. kült ağrıları ancak çantayı sırtınızdan çıkardığınızda fark edersiniz.

    bastığınız her taş parçası, her çalı ve bir ayağınızın kaplayabildiği her yeryüzü parçasından çıkan sesi duyarsınız.

    yürüdüğünüz yerdeki her ağustos böceğinin sesini, dallardaki kuşları, yüzünüzün etrafında ürkütücü devriye uçuşları yapan arıların kanat seslerini, ağzınıza ve yüzünüze ya da herhangi bir yerinizdeki küçük yaraların üzerine konmaya çalışan sineklerin vızıltılarını, ayağınızı bastığınız yerden havalanan yeşil çekirgenin küçücük cüssesine rağmen çıkardığı tok kanat sesini en ince ayrıntısına kadar duyarsınız.

    sonra, kendi teçhizatınızın ve önünüzdeki arkadaşınızın ve arkanızdaki arkadaşınızın teçhizatlarının çıkardığı düzensiz seslerin her birini ayrı ayrı duyarsınız.

    ve aynı anda önünüzdeki arkadaşınızın nefes alışlarını duyarsınız, öksürmesini ve hapşırmasını da duyarsınız.

    telsizinizden çıkan seslerin ve cızırtıların her biri ayrı ayrı katılır bu senfoniye.

    ter ve tozun birleşmesinden oluşan kaygan çamur, postalın içindeki tüm ayağınızı kaplamıştır, çoraplar önce su toplayıp sonra patlayan yerlere adeta bir deri gibi yapışmıştır.

    en çok yapmak istediğiniz şey ayaklarınızı yıkayıp, çoraplarınızı değiştirmektir. ama bu çok büyük bir lükstür o anda.

    Çünkü...

    Çünkü hangi çalının dibinde, hangi kayanın arkasında sizi beklediğini bilmediğiniz ihaneti arayıp bulmanız ve yok etmeniz gerekmektedir.

    bütün masumların hayatı ve huzuru size emanet diye, öğretmenler bayrak direğine asılmasın diye, kundaktaki bebekler kurşunlanmasın diye, binlerce yıllık emanete halel gelmesin diye kahpeliği ve ihaneti yok etmeniz gerekmektedir.

    Çünkü bunun için bayrağın, silahın, namusun ve şerefin üzerine yemin etmişsinizdir.

    Çünkü önemli olan ayağınız değil, ülkeniz, bayrağınız ve onurunuzdur.

    işte bu yüzden lükstür ayak yıkamak, çorap değiştirmek. işte bu yüzden senfoniye dönüşmüştür bütün o düzensiz sesler güruhu.

    sonra!..

    sonra birden tüm sesler kesilir, bıçağın dalı kestiği gibi, makasın kâğıdı, pensenin bir hoparlör kablosunu kestiği gibi... bir anda... kuşların sesleri, arıların ve sineklerin vızıltıları, çekirgenin kanat sesleri hepsi bir anda biter.

    gözlerinizi açtığınızda önünüzdeki arkadaşınızı değil, gökyüzünü görürsünüz, yere düşmüş olduğunuzu anlamanız birkaç saniye sürer.

    tek hissettiğiniz kesif bir barut ve yanık et kokusudur, yüzünüzün toprak parçalarıyla kaplandığını fark edersiniz, temizlemek için çalışmazsınız.

    arkadaşlarınızın bağırarak koşuşturduğunu görür ama kulağınızdaki çınlama ve uğultudan seslerini duyamazsınız. sesleri yavaş yavaş duymaya başladığınızda ayağa kalkmaya çalışırsınız ama başaramazsınız.

    yine birkaç saniye sonra arkadaşlarınızın sesleri arasında "mayın" kelimesini ayırt eder ve kalkmaya çalıştığınızda ayağınızdaki yoğun ağrıyı fark edersiniz.

    ayağınız yoktur ama yine de ağrıdığını hissedersiniz.

    ne olduğunu anlamak için baktığınızda ise parçalanmış pantolonunuzun ve kopmuş ayağınızın farkına varırsınız. işte her şey o anda başlar.

    avazınız çıktığı kadar bağırırsınız. sonra, nefesiniz biter. sonra, yeniden nefes alırsınız ve yeniden bağırmaya başlarsınız. sonra yine nefesiniz biter ve yeniden, yeniden ve yine........
    2 ...