tarih hatırlamaktır.
evet.
ülke mahalli seçimler vesilesiyle tavrını-modern deyişle-duruşunu ifade etmiştir.
türkiye çok partili hayatı, eksiksiz ve ertelemesiz yaşamış dünyanın nadir ülkelerinden.
ne darbeler, ne muhtıralar demokrasinin işleyişinde ciddi bir aksamaya yol açmamıştır.
zaman zaman seçimler erkene alınmış, lakin ertelenmesi vaki olmamıştır.
12 eylül sonrasında, 1979 milletvekili ara seçimi göz önüne alınırsa, yine 4 yıl sonra ülke 1983 de seçime gidebilmişti.
27 mayıs sonrasında, 1957 erken seçimlerinden yine dört yıl sonra, 1961 yılında milletvekili genel seçimleri yapılabilmişti.
çok partili hayat süresinde; 27 mayıs darbesi, 22 şubat-21 mayıs darbe teşebbüsleri, 12 mart muhtırası, 1977 1 mayıs kırımı ve hemen akabinde kara kuvvetleri komutanı dahil yüzlerce rütbeli subayın, ilan edilmemiş darbe teşebbüsü iddiasıyla emekliye sevki,12 eylül darbesi, 28 şubat nevi şahsına münhasır darbe, 21 nisan E-posta muhtırası, 367 garabeti, gezi karmaşası, aralık 2013 darbe teşebbüsleri dikkate alınırsa; ülkenin demokrasi ve sandık macerasına sıkı sıkıya bağlı kalmasının değeri daha bir anlaşılır kanaatindeyim.
1950 sonrasında yaşanan onlarca "derin" krizlerde kalabalıklar; seçimlerinde şaşırtıcı bir dirayetle, yönünü şaşırmamıştır.
60 küsur yıllık yakın tarihten bahsediyoruz. bu sürede nesiller nesilleri kovaladı. her defasında milyonlarca yeni insan ilk seçimlerini yaptılar. görünen o ki, tercihlerde ciddi bir alt üst oluş yaşanmamıştır.
bu noktada, var olan örtük geleneğin, miras yaşanmışlıkların hafıza zenginliği anlaşılamazsa, her seferinde; olamaz, bu görüş bu kadar badireye rağmen bu teveccühe mahzar olamaz; olmamalı şaşkınlığı kaderleşir.
cahil, bidon, makarna-kömür, hiyle hurda bahaneleri ortaya saçılır.
elbette işin en vahim yanı; bu ve benzeri yorumları, ülkenin "ağır" okumuş-kariyer sahibi, şu bu konuda yüzlerce esere imza atmış; piyanist-ressam-balerin ve sair hayatı maddi-manevi yoğun yaşamış kesimlerden gelmesidir.
anlıyorum; ülkenin bir kısım kalabalıkları; yüz yıllık tarihten miras "görüşten", hayat tarzlarından hoşlanmıyorlar; gide gide nefret ettikleri bile söylenebilir.
bu mental çıkmaz, hepimiz yaşayarak görüyoruz ki, bu kalabalıkları iktidar yürüyüşünde kervanlaştıramıyor.
teslim etmek gerekir ki, bu yüz yıllık iktidar yalnızlığında mahpus kalabalıklarla; diğer görüş; rasyonel bir noktada buluşmaz; olumlu hedeflerde asgari birlikler yaratılamazsa, belki heyecanlı ama hak ettiğimiz inkışafı yakalamamız zor, zahmetli didişlere mahkum.
evet,
seçimimizi yaptık.
ak parti yürüyüşüne devam ediyor; kürt siyasi hareketi yürüyüşüne devam ediyor; türkiyenin kurtuluş rehberi "çözüm" iradesi, milyonların seçimde gösterdikleri iradeyle bire bir uyuşuyor.
makus talihimizin feneri bu ışığı söndürmezsek; çözüm iradesinde, son yıllarda yaralanmış kalabalıkarın dostluğunu yeniden yükseltirsek; evet yıllardır solun düsturu "demokratik devrim" tamamlanmış olacak.
ancak ve ancak bu tarihsel kamburdan kurtulduğumuz noktasında, ülkenin şimdilerde gölgelenmiş gibi duran esas meseleleriyle yüzleşmek, akli-ilmi çözüm üretim faaliyetleri başlayacak; zihinlerde aslında olgunlaşmış çözüm yolları, hayatla tanışacak-yüzleşecek; yeni mücadele dolu bir geleceği kazanmamız mümkün olabilecek.
elemtrefişkemgözlereşiş.