tüm sevilenlerin geride bırakıldığı ve bir daha asla geri dönüşü olmayan ve bir yolculukta olmayan yok oluşa adım atmak...
bir çöp gibi; ortalıktan kalkması gereken bir pislik gibi bir an evvel kaldırıp götürülmek.
hayatın, insanların, yaşanmışlıkların, sevgilerin, sevgililerin, annenin babanın kardeşlerin evlatların artık hiç yokmuşçasına hiç olması...
ölüm, ölen kişi açısından bilinç sahibi bir şey olsa idi sanırım hayatın kendisinden daha da kötü bir hal alırdı. ardında 3 yaşındaki oğlunu bırakan bir anneye cenneti vermiş olsanız acısı diner miydi? eğer cennet var olsa idi, yani bu iki seçenek ona sunulsa idi. bir an olsun evladını görüp sonsuza kadar cehennemde yanmayı yeğlerdi elbet.
ama yok, ölümden sonrası yok. bir kırlangıcın, menekşenin ölmesi gibi. buğday taneleri gibi düşüyoruz toprağa ve unutuyorlar bizi.
eğer ölüm bir bilinç olsaydı yani bilebilseydik şu hayat gibi. hiç var olmamış olmayı dilerdik hepimiz.
acı; hayat o kadar acı ki.
ölümün bilinmezliği ve hiçliği silebilir gözyaşlarımızı.