ilçelere atanmış en üst düzey mülki, idari amir, üst düzey devlet memuru. kendileri hükümetin, başka bir deyişle yürütmenin, taşralardaki temsilcileri olmaktadırlar.
abdurrahman karakoç'un eski zamanda kaymakama çıkan bir köylüye atfen yazdığı isyanlı sükut şiirini sizlerle paylaşmak istiyorum.
gitmişti makama arz-ı hâl için
'bey' dedi, yutkundu, eğdi başını.
bir azar yedi ki oldu o biçim..
'şey' dedi, yutkundu, eğdi başını.
kapıdan dört büklüm çıktı dışarı
gözler çakmak çakmak, benzi sapsarı...
bir baktı konağa alttan yukarı
'vay' dedi, yutkundu, eğdi başını.
çekti ayakları kahveye vardı
açtı tabakasın, sigara sardı
daldı.. neden sonra garsonu gördü
'çay' dedi, yutkundu, eğdi başını.
içmedi, masada unuttu çayı
kalktı ki garsona vere parayı
uzattı çakmağı ve sigarayı
'say' dedi, yutkundu, eğdi başını.
döndü, gözlerinde bulgur bulgur yaş
sandım can evime döktüler ateş
sordum: 'memleketin neresi gardaş? '
'köy' dedi, yutkundu, eğdi başını.
şimdi ise ilyas memiş tarafından bu şiirin günümüze uyarlanmış hali olan sabırlı sükut şiirini paylaşmak istiyorum. ikisi arasındaki fark anlayana çok şey ifade ediyor. gülücük.
gelmişti makama arz-ı hâl için,
bey dedi, diklendi, çattı kaşını.
bir çalım, bir tafra attı o biçim,
hey dedi, diklendi, çattı kaşını.
kapıdan bir hava, girdi içeri,
kurulup koltuğa süzdü her yeri,
bir ferman gibiydi istedikleri,
duy dedi, diklendi, çattı kaşını.
istedi amiri gergin havayı,
ederek bir ikram yumuşatmayı,
çağırdı çaycıyı uzattı çayı,
koy dedi, diklendi, çattı kaşını.
anlattı meğerse ne cevher varmış,
köyleri ne başkan, bakan çıkarmış,
vekille yakından akrabalarmış,
boy dedi, soy dedi, dikti başını.
neyse savuşturdu, çıktı dışarı,
ardından hayretle baktı yukarı,
boşuna okuduk biz okulları,
vay dedi, sabırla, eğdi başını.
gördü ki idare halkı zor işmiş,
kimi büsbütün ham, kimi çok pişmiş,
zaman da devran da ne çok değişmiş,
hey dedi, sabırla, eğdi başını.
bakındı bir süre şöyle bir yöne,
düşündü az kaldı, zaten tayine,
söylendi sessizce kendi kendine,
oy dedi, sabırla, eğdi başını.