1994 doğumlu bir türk vatandaşı aynı zamanda yaşımın da verdiği sıfatla bir türk genciyim. kendimi bilmeye başladığım yaşlara geldiğim günden beri akp iktidarının yansıttıklarını görmekteyim. Çocuk halimden genç halime gelene kadar ülkede alım gücünün ne kadar düştüğünü, zamların nasıl peşi sıra geldiğini ve buna rağmen halkın nasıl mutlu olduğunu gözlemledim. vatandaş cebine giren paranın (asgari ücretliler için geçerli) artmasından pek tabii ki mutlu oluyor. sonuçta güzel bir şey aldığınız maaş devlet tarafından arttırılıyor. 13-14-15 saat bir köle gibi çalıştırıldıktan sonra devletiniz sizi düşünüyor zannediyorsunuz. ama tabii asgari ücret artar da devlet zarara girer mi? girmez. bunu hiç bir vatandaş idrak edemedi. senin cebine giren para arttıkça evine götürdüğün ekmeğin fiyatı arttı önce. gramajı çoğaltıp fiyatını iki katı yaptılar. babadan abiden yadigar kalma özel arabası olan şanslı kişilerse benzinin fiyatının arttığını hiç farkedemediler bile. Çünkü asgari ücret arttı yani. aldığın sigaran zamlandıkça zamlandı. zam gelmesinin nedeni ise üretici firmalarla alakası olmayıp, tamamiyle vergilere gitti. arada bir keyif yaptığınız bira keyfinize de vergi dokundurdular azıcık. bu sırada elektrik faturanız su faturanız zamlı halleriyle yansıdı size. eski asgari ücretinizin aylık cebinize kalan miktarı 10 lirayken, yeni asgari ücretinizin aylık cebinize kalan miktarı da 10 lira olmaya başladı. ancak bunu hiç bir zaman farkedemediniz. eğitim seviyesi düşük halkla başlandı işe. suyu olmayan yere çamaşır makinesi, tenceresi olmayana makarna gönderildi. buna da kandılar pek tabii ki. millet uzaya at eşek köpek maymun timsah ayı gönderirken bizim yetkililerimiz din dedi sadece. uzaya bir şey yollayamadık belki ama en azından allah'a dua gönderenlerimiz arttı. sonuçta o da bir iş tabii diye düşünüldü. kemik kitle oluşturulmuştu, gönüllerini almaksa çok basitti. din, muhafazakarlık. senin, benim, babanın, teyzenin, ninenin, onun, bunun, şunun vergileriyle bazı şeyler yapıldı. yol olsun, köprü olsun, metrobüs vs olsun. buna da kandı millet. Çalıyor ama hizmet de ediyor... cümlesinin çıkış noktası pek tabii ki bu yapılar. böyle bir cümle kullanan kitleyi kontrol etmekten daha kolay ne olabilir ki diye düşünüldü tabiiki de akp'li yetkililer tarafından. referandum yaptılar, yargıyı ele geçirdiler, gazetecileri, askerleri tutukladılar. 28 mayıs 2013'e kadar bütün halk uyuyordu. gezi parkı sağolsun bu hükümete 11 yıl sonra bir tokat gibi indi. istemezdik ama insanlarımızı kaybettik. o kaybettiğimiz insanların içindeyse benden küçük, daha genç olmak ne demek farkına varamamış bir çocuk da bulunmakta... sonra yediği kaba pisledi aslında akp. en büyük destekçisi cemaati dışladı. sonra arkasından gelen skandal kasetler ses kayıtları yolsuzluk operasyonları... bu halktan ilk defa bu kadar umutluydum. ya arkadaş bunlar bu kadar çalmışlar paramızı artık ne akp'si diye düşünürler dedim. ancak olmadı. akp'ye oy veren vatandaşlarımızın yerine de savunmaya devam edicez ülkemizi. ancak unutulmaması gereken bir önemli husus var ki o da şudur: akp'ye oy veren her kimse, yapılan bütün her şeye göz yummuş, parasının çalınmasına, çocuğun ve bir çok insanın katledilmesine, kendi çıkarları için, ülkesinin askerine ateş açmaya yeltenmişlere göz yummuştur.
konuşmak istedim sadece, dünkü, çok umutlandığım seçimin yarattığı şoku üzerimden atabilmek için sadece yazdım. Şu satıra kadar gelip okuduysanız ne mutlu bana.