cumhurbaşkanlığı gibi cumhuriyetin muhafızı unvanına sahip birinin bu makamı ne sandığı sorusudur.
Son zamanlarda yine çok açıkça gördük ki Türkiye Cumhuriyetinin başı halk nezdinde; karar verme yetisi pek düşük olan bir Cumhurbaşkanına emanet edilmiş durumdadır. Ülkenin her tarafının iktidar sahiplerince yağma ve talan edildiğinin siyaseten pek bilgi sahibi olmayan insanlarca bile en derinden anlaşılıp hissedildiği bu günlerde, olan biten her şey kişisel menfaatler uğruna görmezden gelinmiş, halka zeka seviyesi okuma ve yazma için yeterli olan insanlar seviyesince bir açıklama yapılarak konunun üzeri örtülmek istenmiştir. Bunlar karşısında bu adam tarafından halkı rahatlatacak bir adım atılmamıştır ve bu makamın tarafsızlığına ve kutsallığına inanan insanlar yine hayal kırıklığına uğratılmışlardır. Hükumet liderine ve ortaklarına herhangi bir ses çıkarabilme kabiliyetine sahip olamayan bu adamın artık kanaatimce kesin olarak Cumhurbaşkanı sıfatı ile anılması büyük bir hata olacaktır. işgal ettiği mevkii ancak bir istifa ile tekrar kaybettiği kutsallığını kazanabilir. Bu şahsiyet için bu saatten sonra yapılacak tek kurtuluş çaresi işte budur. Yeterince yıpranmış bu makama ise artık gerçek anlamda Cumhuriyet devrimlerinin anlamını ve manevi hissiyatını kavrayabilmiş adil ve ülkenin geleceği hakkında da kendi kişisel menfaatlerini değil de ulusun menfaatlerini koruyan, karar verme yetisi çok yüksek ve her şeyden de önce Türk ve Türklük şuuruna malik olan bir insanın geçmesi gerekmektedir. Ancak bu şekilde halk nezdinde yıpranmış ve manasını kaybetmiş olan bu mevkii yeniden önem ve güç kazanabilir.
