Doğumgünü kutlamak bana hep abes gelmiştir.
Yok efendim mutlu yıllar olsun...
Yok efendim mum püfüttürmeler...
Bir tarihe bu kadar takılı kalmalar, medet ummalar bana saçma gelir, hala da öyle.
Ve hiçbir zaman öyle ahım şahım bir doğumgünü de kutlamadım. Bir bakımdan da kutlamak istemememin sebebi; biliyorum kimse gelmeyecek. Bunu gözüme gözüme sokmamın ne gereği var. Klasik aile arasında bir pasta kesilir. Bir fotoğrafta çekelim bitti gitti.
Ama en kötüsü ben lise sınavlarına hazırlandığım sene gerçekleşti.
Doğumgünüm sınava çok yakın bir tarihte olduğundan millet evden sadece dershaneye gitmek için çıkıyor yardırarak ders çalıştığı bi dönemdi.
Annem de doğumgünüm için arkaşlarımı çağırmak istedi.
istemedim gelmezler sınava çok az kaldı dedim.
Ama sadece sınavdan değildi, doğumgünÜme geleceklerini düşünmüyordum. Nitekim gelmediler.
Zar zor annem beni ikna etti küçük tanıdık bir cafede kutladık ama ne kutlama...
13 yaşında çocuğun doğumgününün yaş ortalaması 40-50 resmen
Çünkü hepsi annemin arkadaşıydı. Hanımlar orada altıngünü yaptı, ben onların çocuklarına baktım. Arada beni çağırdılar mum üflemek için.
Şimdi aradan yıllar geçti hiçbir arkadaşım doğumgünÜmü hatırlamadı. Yok hala önemsemiyorum ama sınava filan denk gelince annemlerde kutlamadı. (Ygs)
iyice göze battı yalnızlığım.
Eskiden ,her ne kadar sevmesem de, acaba bu sefer ne olacak diye içten içten heyecanlanırdım.
Bir arama ya da mesaj beklerdim. Belki bir sürpriz.
En büyük olay herkesin bildiği şeyi sürpriz diye ışığı kapatmak ve bayık bayık söylenen iyi ki doğdun şarkısı olurdu. 10 dakika içinde pasta yenir olay kapanırdı.
Her seferinde Akşama doğru çöken bir hüzün olurdu. Bir hareketsizlik...
Belki de artık tek istediğim omzuma elimi koyup, "gel senle bi yerlerde bira filan içelim, iki dost bol bira neyimize yetmiyor" diyecek bir arkadaşımın olmaması.
Gene ayın yirmi üçü oldu
Pek bir şey değişmedi.
Olay doğumgünü değil aslında. Hatırlanmak istiyor insan.
Değer gördüğünü bilmek istiyor.
Her yıl aynı olunca ise vazgeçiyor. Tıpkı bu yıl yaptığım gibi...