üniversitede ilk yılımdı ve pek sosyal sayılmazdım. okula gittiğim nadir günlerde bir kızla tanışmıştım. kadındı ama erkek gibi giyinirdi, sesini kalınlaştırır erkek gibi konuşurdu. zamanla sürekli konuşur olduk. adını kullanmazdı. fazla kadınsı bulurdu. ben de ona adıyla hitap etmezdim. deniz dememi isterdi çünkü ona göre deniz tam olarak onu anlatıyormuş. neyse malumunuz deniz(!) bir lezbiyendi.
beraber çok gezer çok konuşurduk. kendisinin hep yanlış bedende hapsolduğundan bahsedip dururdu. benimki de cahillik işte sormuş bulundum hiç seviştin mi diye. bastı kahkahayı ve gülerek heralde be oğlum dedi ve anlattı yediği kızları. benden çok daha fazla yemiş olması bir yana hala merak etmekteydim herhangi bir erkekle beraber olup olmadığını. sordum o da söyledi. hiç birlikte olmamış bir erkekle ama hep merak etmiş. bazen yalnız kaldığımızda seninleyken kendimi daha kadınsı hissediyorum derdi. ben pek aldırmıyor görünmemeye çalışırdım. ama hoşuma da giderdi.
sevgilimden ayrıldığım zaman yanımda o oldu hep. bir gün -artık nasıl bir açlık çekmişsem- banyoda işimi görürken yakaladı beni ve çok kızdı. lan oğlum ben burada duruyorum sen eline mahkumsun ne iş lan gebeş dedi. (evet gebeş derdi bana kızınca) kimseye söyleme ne yapıyorsan yap dedi. o an hayatımın sayılı pişmanlıklarından birini yaptım. onu kucakladım ve yatağa götürdüm. buna emin olup olmadığımı sordum. bana verdiği yanıt ben de merak ediyorum demek oldu sadece. onu soyduğumda sütyen takmak yerine sargıyla bağladığı göğüslerini gördüm ve içim bir hoş oldu. onu çok severdim ama bu gerçekten erkekçe arzulamakla farklıydı. o benim arkadaşımdı bense onunla yatmak üzereydim. içimden ne iyi kız lan diye geçiriyordum ki uyarı geldi. yapıcaksan yap hadi fikrimi değiştirmeden
dedim ya sayılı pişmanlıklardan. bakireydi ipek(evet gerçek adı buydu). bir an dönüp utanır gibi baktı bana ve devam etmemi işaret etti. elinde artık yanan bir sigara vardı ve acısından içemiyordu. ağladığını sonradan farkettim. meğer benim için saklamış gözyaşlarını. durdum. neden ağladığını sordum. ben bir erkeğim böyle olmamalıydı dedi ve ekledi: sen beni kadın gibi görüceksin artık ses tonu o kadar güzeldi ki kalınlaştırdığı normal zamanlar için kızasım geldi. ama kızmadım. sadece sarıldım ve giydirdim üstünü. çekinmeye başladı benden. duşa girelim dedim istemedi. eskiden girerdik. gel seninle gezelim dolaşalım hem unuturuz dedim. onu da istemedi. kaldığı yurda bıraktım onu mecbur.
bir kaç gün ne aradı ne de aramalarıma cevap verdi. sonra bir gün sabah mesaj yolladı. benimle tren garında buluş diye. hemen tren garına gittim ve beklemeye başladım. yaklaşık 20 dakika sonra geldi. elinde bir tane valizi vardı. sevmezdi öyle kızlar gibi çok eşya taşımayı. gitmek zorunda olduğunu ve bunun beni üzmemesi gerektiğini söyledi. sen sahip olduğum en iyi arkadaştın dedi ve ekledi: elveda iflah olmaz bir kaybeden ben dönemicem. ne dediysem dinlemedi. tutmaya çalıştıysam da ricasını dinleyip bıraktım onu.
hızlı tren için geçilen yerden geçti ve trene bindi. oturacağı yere kadar dışarıdan eşlik ettim. sürekli yalvaran gözlerle inmesini istedim ama nafile. inadı tam inattı. bindi ve gitti. 2-3 hafta ona ulaşmaya çalıştım ama başaramadım. değiştirmiştir hattını diye düşündüm. meğer daha kötüsüymüş. ipek kadınsılığa dayanamamış ve intihar etmiş. geriye de ona öğrettiğim tek latince cümleyle bana mesaj bırakmış: ultima ratio regum. ben de ağladım hem de karı gibi derler ya hani öyle ağladım arkasından. ailesi yoktu babaannesi ve dedesiyle yaşardı. onlar da anlamamışlar neden yaptığını sanırım bunları o zamanlar sadece ben biliyordum.
sonrasında çok özledim onu. her sevgilimde onu arar oldum. ve onu anlatır oldum. şimdi bende bir resmi dahi yok. fotoğrafı da kız işi görür ve çektirmezdi. keşke dönsen de hep erkek erkeğe takılsak. seni özlediğim kadar kimseyi özlemedim. sen bana öğretmiştin ama ben unuttum. öğrettiğin dille sana veda etmeliyim ipek: au revoir...
Mesajlardan sonra gelen edit : sıktım la bu hikayeyi. Ne o öyle acayip acayip mesajlar.