küçük, kasaba türü şehirlerde can sıkıntısı çokca olur. buralarda yaşayanların birbirlerine anlattığı çok komik hikayeler vardır. bu hikayelere gülünür geçilir can sıkıntısı dağıtılır. ne de olsa insan geçmişini değiştiremez..
hikaye aziz nesin den.
" bir gün ağayla marabası şehre gitmek için at arabalarına kurulmuşlar, düşmüşler yola. marabası elinde yular, ağa yanında yolda giderlerken ağanın canı sıkılmış, bir muziplik düşünmüş. bak demiş "şu yoldaki at pisliklerini yersen sana bu arabayı veririm" maraba şaşırmış, "ne olacak bir avuç at pisliğine bir at arabası kazanacağız" diye düşünmüş. inmiş arabadan başlamış at pisliklerini yemeye. ağada sözünü tutmuş. arabayı marabasına vermiş. kendi yuları eline almış, maraba da yanına kurulmuş. şehirde işlerini görmüşler. dönerken marabayı bir iç sıkıntısıdır, almış. "yahu ben ne biçim bir insanım, hiç insan araba alacağım diye at pisliği yer mi? şerefim iki paralık, oldu. köyde de barınamam artık diye" düşünür olmuş. ağa da yahu ben ne salak adamım bok yoluna bir arabadan oldum, diye düşünmeye başlamış. giderlerken bu sefer maraba "ağam demiş bak şu at pisliklerini yersen, tekrar arabanı alabilirsin" demiş. ağada zaten pişman hemen inmiş arabadan başlamış at pisliklerini yemeye. tekrar arabasını almış. köye yaklaşırlarken marabayı bir gülmedir almış. ağa sormuş neden güldüğünü? maraba "ağam köyden çıkarken bu araba kimindi?" diye sormuş ağa da "ee benimdi" diye cevaplamış. maraba "peki köye dönerken kimin?" ağa da "gene benim" demiş. maraba da "iyi de ağam o zaman biz bu boku neden yedik?" demiş.