aynıyım ben. pek bir şey değişmedi aslında senden başka. yine aynı aptal okula gidip yine aynı yüzlere bakıyorum.
sonra bağlara iniyorum. ordan da senin evine doğru. yanlış anlama, oralarda işim oluyor. sonra seni bıraktığım tramvay durağına geliyorum tekrar. 1-2 saniye donup bakıyorum orda ve bizi görüyorum yine. sonra biri geçiyor, ben kendime geliyorum, ve yoluma devam ediyorum.
eski apartının yakınlarından geçerken, seninle el ele oturup titreyerek ettiğimiz sohbetleri falan hatırlıyorum, böyle el eleyiz, sen hala çok güzelsin ve ben yeterince iyi değilim. seninle birlikte olacak kadar iyi değilim.
mesajlarını yakaladığım gün ağladığım yere gidiyorum. oturuyorum orada. 1 sigara, 2 sigara, 1 paket... ''gideyim buralardan'' diyorum. sonra gidecek bir yerim olmadığı geliyor aklıma ve 1 sigara daha içiyorum orada.
okula gidiyorum tekrar. tanımadığım insanlar var bu defa. düzelir belki diye onlarla tanışmaya çalışıyorum ama hiç biri senin üzerimde bıraktığın etkinin yanına bile yanaşamıyorlar. belki biriyle iyi bir geleceğim olabilir diye düşünüyorum. sonra araya tekrar sen geliyorsun. ''onunla olmadıysa, başkası da olmasın'' diyorum. sonra kendime geliyorum tekrar ve aklımdan çıkıyorsun.
eve gelmediğim oluyor 2-3 gün. nerelerdeydim hatırlamıyorum. daha sonra eve girdiğimde, yatağıma uzanıyorum. biliyorum kalması imkansız, ama o lanet olası hindistan cevizli parfümün kokuyor yine. ve arkasından gelen bir ''Hearth shaped box'' bütün benliğimi titretiyor. ama geçiyor sonra. hepsi geçiyor.
iyi oluyorum bazen. ama çok aptalca bir şeyden bile aklıma gelebiliyorsun. canım yanmıyor ama bir burukluk çöküyor üstüme ve her zaman dediğin gibi ''keşke burda olsaydın'' diyorum. o da geçiyor ama.
iyiyim ben ya aslında. her gün attığım prozac, gittiğim okul, gördüğüm yerler, her yer seni hatırlatıyor olsa da, yine de iyiyim. gecenin bir yarısı kan ter içinde uyanıp sana mesaj atasım geliyor, ama atamıyorum. ve sabaha kadar oturuyorum. ama yine de iyiyim.