radyastezi

entry1 galeri
    1.
  1. Günümüzde, fizik ve madde ötesi varlıkların mevcudiyetine
    delil olan 'Radyastezi' ilmi de telestezi'nin bir buudunu
    teşkil etmektedir. 'Radyastezi' isminden de anlaşıldığı gibi
    radyasyon ilmi, radyasyonlarla ilgili anlamlarına
    gelmektedir. Dünyada ve hatta kâinatta mevcud olan her
    cisim (canlı veya cansız) etrafına bir takım radyasyonlar,
    yani göze görünmeyen tesirler yayarlar. Bunlar, fizik
    aletleri ile tesbit edebildiğimiz vibrasyonlardan (titreşim)
    farklıdır. Bilinen en ince vibrasyonlar, kozmik şualardır.
    Bunların dalga boyları o kadar küçüktür ki, kalın kurşun
    levhalardan bile rahatlıkla geçebilmektedirler.
    Asrımızda her cisim ve her canlıdan, kendi hususiyetlerini
    ve o andaki hallerini belirten, çeşit çeşit radyasyonların
    intişar ettiği bilim adamlarınca ispat edilmiştir.
    'Radyastezist' olan bazı kimseler, yer altındaki bir suyun
    veya bir madenin neşrettiği tesirleri, herhangi bir emare ve
    işaret olmadan, tam ve doğru olarak alabilmektedirler.
    Bunlar, ellerinde bir çubuk tutmak suretiyle arazi üzerinde
    gezmekte ve su bulunan yere geldiklerinde, bu çubuklar
    kendiliğinden istikamet değiştirerek, suyun bulunduğu
    tarafa eğilmektedirler.
    Radyastezi'nin tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Tarih
    öncesi zamanlardan bu yana, bu tür kabiliyetler
    kullanılmış, ancak belki de bu faaliyetlere, ilmî bir isim
    verilememişti. Şu vak'a, tarihi bir vak'a olarak bu mevzuda
    oldukça ilgi çekicidir:
    'Birinci dünya savaşı sırasında Gelibolu yarımadasına
    çıkartma yapmış olan ingiliz Kuvvetleri, adaya ayak
    bastıkları günden itibaren, etrafta içecek su olmadığından,
    şiddetli susuzluk çekiyorlardı. Su ikmali ancak Malta'dan
    gemilerle yapılıyordu. Bu da hem çok zaman alıyor, hem
    de külfetli idi. Ayrıca bu taşıma su, oradaki değirmeni
    döndüremiyor ve oradakilere kifayet etmiyordu. Bu esnada
    General'e, orduda Saffer Kelly isminde radyastezi kabiliyeti
    olan birinin var olduğu haberi geldi. General derhal
    Kelly'nin çağrılmasını emretti. Kelly gelip, ertesi sabah
    tetkikata başlayacağını söyledi. Radyastezist Kelly ertesi
    sabah işe koyuldu. Elinde sadece basit bir bakır çubuk
    bulunduruyordu. Kelly bu bakır çubuk sayesinde otuzdan
    fazla yeraltı su kaynağını tesbit edebildi. Hatta bu çubuğa
    bakarak, suyun ne kadar derinde ve ne miktarda olduğunu
    da haber veriyordu. Halbuki aynı bölgede daha önce bir
    çok mühendis tarama yapmış, ancak muvaffak
    olamamışlardı.'
    Radyastezi üzerine en ciddî ilmî çalışmalar Rusya'da
    yapılmıştır. Üstelik bu çalışmalar, madde ötesi varlıkların
    toptan inkara uğradığı bir döneme rastlamaktadır. Mesele
    bu yönüyle de ilgi çekicidir. Bir yandan bu nevi araştırmalar
    inkar edilirken, diğer taraftan da kullanma mecburiyeti hasıl
    oluyordu. Dolayısıyla Rus ateist bilim adamları, mistik sihir
    olarak nitelenen bu nevi ilmî araştırmalara bir isim bulmada
    zorluk çekiyorlardı.
    Bu inkarcı yaklaşıma rağmen Rus jeologları, cesaretle
    meselenin üzerine eğildiler. Nihayet Dr. Bodomolow
    isminde bir su jeoloğunun eline aldığı bakır çubuklar,
    aniden titreşim yaparak, bulunduğu yerde büyük bir yeraltı
    su deposu olduğunu gösterince herkes dehşete
    düşüverdi. Zira artık elindeki çubuk ve bedenindeki
    radyastezi şuaları ile yer altındaki derelerin derinliğini ve su
    damarlarının çapını bile anlayabiliyordu. Dr. Bodomolow,
    nihayet radyastezi çubuklarının maharetini kabul etmiş ve
    bu mistik hadiseye inanmayı kendine telkin etmeye
    başlamıştı.
    Böylece Rusya'da arka arkaya yapılan testler, insanın,
    toprağın derinliklerindeki maddelere karşı, tuhaf bir
    duyarlık istidadının olduğunu göstermiştir. Bu duyarlık
    bilim için oldukça hayatîdir. ilim adamları bunun da
    mutlaka kullanılıp geliştirilmesi gerektiğine inandılar. O
    kadar ki, aynı akademiye mensub birkaç bilim adamı,
    bizzat Stalin'in şahsi arazisi üzerinde araştırma yaparak,
    buldukları neticeyi bilimsel bir dergi olan 'The Journal of
    Electricitiy' (Ocak 1944) de yayınlamak cesaretini de
    göstermişlerdir. Bu hadise o gün Rus bilim adamları
    arasında bir hayli yaygınlaşmıştı. Bunun üzerine 100'den
    fazla bilim adamı (bir kısmı kızıl ordudan) geniş çapta bir
    radyastezi araştırma yapmaları için görevlendirildi. Belli bir
    arazi tayin edildi. her birinin elinde normal yaş ağaçtan (Y)
    şeklinde kesilmiş çubuklar bulunuyordu. Bu çubuklar su
    olan bölgeye gelindiğinde esrarengiz bir şekilde duyarlık
    gösteriyorlardı. Sonunda 'Bilimsel Komisyon' radyastezi
    çalışmalarına 'evet' diyerek, çubuklara da 'Büyücü
    değneği' ismini verdiler. işin ilgi çekici bir yanı da bu
    radyastezi çubuklarının duyarlılığına hiçbir maddi kuvvet
    mani olamıyordu. Kauçuk eldiven takıyorlar, değişik
    maddelerden mamul zırh giyiyorlar yine de bu çubuklar
    harıl harıl çalışıyor ve insandaki esrarengiz istidatlarla
    alakaya devam ediyorlardı...
    Bugün artık Sovyet bilimine radyastezi iyice yerleşmiş ve
    geliştirilerek bilimsel olarak da 'The Biophysical Effects
    Method' kısaca 'BPE' olarak adlandırılmıştır. Fakat aynı
    zamanda 'niçin ve nasıl?' sorularını da beraberinde
    getirmiştir. Su, insan ve basit bir çubuk arasında nasıl bir
    ilişki söz konusu idi? elektromağnetizm gibi bilmediğimiz
    bir enerji ya da insanın henüz keşfedilmemiş bir duyum
    organı mıydı? Hep beraber göreceğiz...
    alıntıdır.
    0 ...