neler yapmadık bu vatan için

entry156 galeri
    47.
  1. Bazen içimden şöyle bir özlem geçer:
    - Keşke, derim; bir ömür boyu noktasına, virgülüne kadar sadece kadınlar üstüne yazı yazsaydım.
    Genç kızlığa ilk adımlarını atmış kız öğrencilerin, kendi aralarında gülüşe kıkırdaşa giderlerken, öylesine değişik bir dünyaları vardır ki; onlara gözlerim iliştikçe de:
    - Ah, derim; gitgide nasıl da azalacak gülüşleriyle kıkırdamaları.
    * * *
    Vaktiyle "Adalar şairi" olarak da tanınan Celal Sahir:
    Kadınlar olmasaydı öksüz kalırdı eş'arım (şiirlerim)
    Diye yazmıştı.
    Tevfik Fikret ise, "kızlarını okutmayan milletler, oğullarını öksüzlüğe mahkum ederler" gibi bir vurgulama yapmıştı.
    * * *
    Bendenize sorarsanız "kadın sorunu"; ne sadece okul sorunu, ne eğitim sorunu, ne farklı aileler sorunu...
    Şeffaflığı da içeren, ekonomiyle ilgili bir evrensellik sorunu.
    * * *
    Vazgeçtik Iğdır'ın bir köyünü; Ayvansaray'ın, yahut Kağıthane'nin, yahut Beykoz'un yan mahallelerinde doğmuş bir kız çocuğu; şayet Kopenhag, yahut Tokyo, yahut Nice'de doğmuş olsaydı, hayatı aynı türden kıskaçların kahrı içinde mi geçecekti?
    * * *
    Türkiye'deki türküler, şarkılar, şiirler sürekli hep kadınsızlığı tüttürür ve kadınlar da çok değişik gözlüklerle bakarlar erkeklere. Genellikle de yakınmalı bir sesle "erkek milleti" der dururlar.
    * * *
    Bendeniz dede de değil, artık büyük dede olduğum için; özellikle büro hayatını bilen ve geçimini kazanan genç kadınlarla çok daha değişik bir dilden konuşabiliyoruz.
    * * *
    Onlara:
    - Erkekler, diyorum; biraz safderun olurlar. Özellikle gençken zamparalık maceralarını anlatarak övünürler birbirlerine. Hepsi de hep aynı kadınla yapmıyor ya zamparalığı; duruma basit bir matematikle bakıldığında, ne kadar zampara erkek varsa, o kadar da zampara kadın var demektir. Ama kadınlar, hiç renk vermezler bu konularda; erkeklerin arasında bu tür anlatımlar koyulaştığında; sağ sola, tavana bakmakla yetinirler.
    * * *
    Bendeniz, tabiat piyanosunun gizemli "la" tuşuna bastığımda; ne kadar da kıvrak ve içten gülüşür genç kadınlar.
    * * *
    Kalamış'ın, hava serinceyken bile beli açıklık modasına ihanet etmeyen genç kızları...
    Ellerindeki cep telefonlarıyla konuşarak ciddi ciddi yürüyenler...
    Yanlarındaki erkek arkadaşlarıyla mutluluğu paylaşarak yürüyenler...
    Kimi, mutsuz ve kaygılı; kimi de, yüzünde güller açarak yürür gider.
    * * *
    Evlilik süzgecinden geçmiş genç kadınların ise; kendi aralarındaki konuşmaları da değişiktir, -başta kulaklarındaki küpeleri- takıları da ve bazılarının göğüs çatalları da...
    * * *
    Bir de yaşlı hanımlar vardır, ömür takviminin yapraklarını azaltmış hanımlar...
    Onlar arasındaki gün görmüş hanımefendiler, ayrı bir parfümün insanlarıdır. Ve genellikle de hırtlaşma sürecinden yakınmalıdırlar.
    * * *
    "Erkek milleti" de annelerin, yani kadınların çocukları...
    Hazine'den geçinmeli takımın anneleri ve büyükanneleri üstüne bir araştırma yapılsa; kimbilir nasıl şaşırtıcı tablolar çıkardı karşımıza.
    * * *
    Ellerindeki poşetlerin içinde yemeklik nevale ve bir de ekmek taşıyan sırtı yeldirmeli, başı başörtülü anneler...
    Onların oğulları acaba ne olacak ki?
    Ahmet Muhip'in dediği gibi, "ya bir haydut, ya bir kahraman" mı?
    * * *
    Ah keşke tüm genç kızlar, genç kadınlar, yaşlı hanımlar; son 80 yılda resmi araba alım ve bakımlarına kaç yüz milyar dolar harcandığı ile, aynı sürede itfaiye teşkilatına ne kadar yatırım yapılmış olduğunu da merak etselerdi...
    Salt siyaset dalaşmalarının çok ötesinde, bambaşka bir Türkiye çıkardı ortaya.
    * * *
    10 milyon insanın kuyruklara girdiği iftar çadırlarıyla, bedava dağıtılan iftar paketi masaları...
    * * *
    Ve dünkü Radikal'in, manşet yanından verdiği bir haber:
    "Faciaya açık davet
    Çocuklara kolonsuz okul yapıldı
    Deprem kuşağındaki Türkiye'de kamu yapılarının hali her incelemede vahim çıkıyor. Muş'ta beş okulun kolonlarının eksik olduğu, Mehmet Akif ilköğretim Okulu'nda taşıyıcı dört kolonun bulunmadığı belirlendi."
    * * *
    Kadınsızlığın türkülerde, şarkılarda, şiirlerde tüttüğü bir ülkede; annelerin yetiştirdiği oğlan çocuklarından bazıları neden bu kadar sorumsuz, bazıları neden bu kadar yoksul acaba?
    * * *
    Aman sakın daha fazla kurcalamayalım bu konuları; eleştiri ve düşünce özgürlüğünün sınırları aşıldığı, gerekçesiyle suçlanabiliriz sonra...
    * * *
    Şayet romanları, öyküleri, resimleri, heykelleriyle; kadınlar üstüne biraz daha geniş olabilseydi bizdeki sanat bahçeleri de...
    Kat sahiplerinin çocuklarıyla eşdeğerde oynayan kapıcı çocuklarının hayatı da çok başka olurdu; siyasal kutuplaşmalardaki diş gıcırdatmaları da...

    çetin altan
    0 ...