Telefonumun şarjı bitti onun için saati yazamıyorum, bunun için kusura bakmayın. Ama şu an sınıftayım ve bu yazıyı "hoca görür mü" endişesi altında yazıyorum.
Evet ,bu kısa zamanda ölümden bahsediceğim biraz .Nerden aklıma geldi bilmiyorum ama ölüm konusu felsefeyle ilgilendiğim zamanlardan kalma , çözülmesi zor bir konuydu. Bana göre çok büyük bir sırrı içinde barındırıyordu.
Ölümün manası yaratılışta saklı olabilirdi galiba o zamanlarda her şeyin varoluştan kaynaklandığını düşünüyordum. insanların bilinçsiz birer varlık olduğunu da iddia etmiyor değildim.
Bu benim en önemli iddialarımdan birisiydi. Çok gece uyumadım bu konu üzerine düşünmekten ,herkes aşkını düşündüğü sırada (memurlar hariç ) ben ,beni septisizme kadar götürecek olan bu konuyu düşünüyordum. Yani araştırırken primata kadar indim diyebilirim.
Ölümden bahsediyorduk değil mi ? Amaç denenin bir yokluktan ibaret olduğundan , bir gün amacın insanları boş bir araziye bırakacağından....
Güçsüz olduğunu hissetmek acı olsa gerek .Aslında bu ölüm denen şey bir az çaresizliği anlamak biraz da acizliğini kabullenmek açısından iyidir bence.
Anladığıma göre güçsüzlüğümüzü anlamak yaratılış sebeplerimizden biri.
Said- i Nursinin söylediğine göre ölüm bir tebdil-i mekanmış. Nur talebelerinin anlattıkları kerametler " peygamber varisi" tanımına uygun. Eeee bu öğrenci Kaan ne desin başka ? söz üzerine söz söylenmezmiş.( tarikat sözü olduğu ne kadar belli değil mi ?)
Eğer yeniden dirilmeye inanıyorsanız, ağlamakta saçma gelmeli insanlara. Bir dünyaya bağlanma mıdır bilmem veya sevginin gözlerde yaş olarak kendini belli etmesi midir ? onu da bilemem.
Ama aranızdaki sevgi denilen bağın koparıldığını hissediyorsunuz, o acıya insan dayanamıyor. Düşünsene senin bağın o insanla kopuyor. Gözlerin artık gözleriyle buluşamıyor gözlerinin onu her arayışında bulamayacağını bilmen seni yıpratıyor.
Haydi ,hoca break-time dedi ve benim de söyleyecek başka bir şeyim kalmadı zaten ....Görüşmek üzere...