demokrasi denen şey iyi uygulandığında bir zümrenin güçlenmesini engelleyen en doğru sistemdir. gerekliliktir,fakat..
fakatı şu;türkiye gibi demokrasi geleneğini oturtamamış, insanların belli bilinç düzeyini aşamadığı ülkelerde halk, saçma sapan nedenlerle ülkeye en çok zararı verecek siyasi partiyi başa getirebiliyor.bu durumda ortaya çıkıyor aptalın dahiyi alt etmesi olayı.
almanya'da da 1930'larda içselleştirilememiş demokrasi gölgesinde yapılan seçimler ve birinci dünya savaşı yenilgisinin yarattığı öfke tepki olarak hitler'e gitti. hitler de aklını kullanıp bu tepki oylarını yandaş oyuna dönüştürmeyi başardı ve istediğini yapmaya muktedir hale geldi..
bize dönecek olursak.. türkiye'de de benzer durum söz konusu. eski hükümetlere, koalisyonlara tepki akp gibi radikal sayılabilecek bir partiye gitti ve onları tek başına iktidar koltuğuna oturttu.ve erdoğan aynen hitler gibi aklını kullanıp tepki oylarını destek oyuna dönüştürdü.
iki seçenek de diktatörlüğe gidiyor.cumhurbaşkanı'nın yetkilerinin azaltılıp başbakan'a devredilmesi söz konusu. karşısına çıkabilecek tüm isimleri de bir bir uzaklaştırdı, etkisizleştirdi.
üstelik bu iki diktadör baskıcı,radikal akımlardan geldi ve onları destekledi,besledi..
erdoğan dikdatörlüğü seçerse hitler gibi ülkeyle zirveyi bulup dibi mi görecek, yoksa putin gibi anti-demokratik olsa da ülkesini tekrar dünyada söz sahibi yapacak konuma mı getirecek?ya da olması gerektiği gibi demokratik şekilde yoluna devam mı edecek?
sanırım bunun cevabı yeni anayasada ve önümüzdeki genel seçim oylarıyla şekillenecek..
fakat gerçek şu ki son asırda tarih sahnesine çıkan dikdatörlerin çoğu seçimle başa geldi..
