bir an gözlerimi kapadım ve hayal ettim. ay sonunu getirememiş cepte para pul yok. bakkaldan borçla selpak ve su alıp deftere yazdırıyorum. bunları satarak bir miktar para kazanmak istiyorum. çıkıyorum mahmutbey gişelerine selpaklarımı ve suyumu satmaya hazırlanıyorum. iyi de satmaya başlıyorum. sevgilim de benim gibi züğürt arabası yok tabi. ama kız arkadaşları ile 97m ye binip cevahire gezmeye gidiyorlar. otobüste orospu bir arkadaşı hemen;
-aaa bu fuat değil mi?
diğerleri de eksik kalır mı hiç!
-evet evet bu fuat, ne yapıyor ki orada?
-elindekiler de ne öyle?
-ayy melike bu fuat kafayı yemiş.
-ya kendini düşünmüyorsa bari seni düşünsün kız, bu ne hal öyle.
-valla kızım sana diyeyim benim sevgilim olsa hemen terk ederdim.
-...
tabi bu konuşmalardan habersiz ben otobüsteki bu grubun gözlerin üzerime dikilmesiyle dikkatimi çekiyor, ben de otobüsün içine bakıyorum. a kimi göreyim, camda bana bakan canım sevgilim melike. el sallıyayım derken elimdeki selpakları düşürüyorum. ama şapsal ve mutlu bi şekilde el sallıyorum. tabi üzerime gelen arabadan haberim yok. bana çarpıyor. otobüsten inip yardımıma koşmasını beklediğim melike;
-bi daha üstünden geç, ez öldür, gebert... diyor.
yaptığım part time işimden dolayı melike benden tiksinmiş, oracıkta benden nefret etmişti. kendisini utandırtmıştım. haklıydı ve haklıydı. oysaki beni arkadaşlarına fuat çok iyi bir matematik öğretmeni olarak tanıtmıştı. hem devlette çalışıyor hem de özel derslerle parayı kırdığını söylemişti. bu ayıbı melikeye nasıl yapabilirdim!
çok üzülmüştüm. bir yandan melikeyi arkadaşlarına küçük düşürtmüş bir taraftan da selpakların ve suların üzerinden arabalar geçmiş elimdeki sermayeden olmuştum...