allah bana bunu yaşamayı nasip etti.
ayrılalı çok uzun zaman olmuştu, doğru düzgün görüşmüyorduk da zaten. ben askere gitmeden evvel telefon çaldı bilmediğim bir numara. komiser görüşelim demişti sanırım ailemden askere gideceğimi öğrenmişti. allah'ın sevgili kuluyum ya, aklıma da gelmedi değildi. ama ilk adımı sen atamıyorsun, ne der ne düşünür diye. tabanlarım kıçımı tost edercesine koştum gittim.
bir kaç saat gezindik. 4 gün sonra da birliğe teslim olacaktım.
biz onu la beraberken en fazla akşam 6'ya kadar kalabiliyordu yanımda. o gün tam 8'e kadar durdu. neyse ayrılacağız en son. bir daha görüşmeyeceğiz dedim. askerde istersen seni ararım demişti. tamam dedim ama ne o aradı ne de ben gerçekten aramasını istemiştim. zaten bir bahane bulup çıkmayacaktım telefonlara.
ne yapalım o zaman dediğimi çok iyi hatırlıyorum, sana bir son bir kez sarılmak istiyorum, ne umut edeceğim ne de umut vereceğim sana demişti. *
tama dedim, babam ve oğlumdaki herif gibi açtım kollarımı. * o kadar zaman birlikte idik, acı tatlı günlerimiz olmuştu ama o gün sarıldığımın sıcaklığını, tadını onunla beraberken dahi almamıştım. beş dakikadan fazla siyam ikizi gibi sarılı vaziyette kaldık.
ama ne sarılmak. *
her zaman yaptığım gibi son defa avucunun içinden öpüp onu arabaya bindirdim ve oradan ayrıldım. sahilde mal gibi saatlerce oturdum hatta son vapura yetiştim bu dalgınlığım yüzünden.
şimdi aklıma geldi de hey gidi hey diyorum.
peki şimdi ne kaldı geriye? hiç, koca bir hiç. her şey kendi zamanına güzel sonrasında ise bayağılaşıyor.