bugün bana hayatı ciddi ciddi, derinlemesine sorgulattı. iki sayfa not çıkaracaktım onu da beceremedim saatlerce. durup durup bıraktım kalemi. tekrar aldım tekrar bıraktım.
kadın kanser hastası. kocası birkaç yıl önce kanserden ölmüş. hayatı boyunca başkalarının eskileriyle yaşamış ve çocuklarına bakmaya çalışmış. mutsuz. çünkü başka çaresi yok. daha doğrusu başka türlü olmak için bir umudu bir beklentisi yok... insanı kanser edecek kadar kötü bir gecekonduda yaşamış, bu gidişle çocukları da kanser olacak kadar kötü üstelik...
kadına dört dörtlük bir ev ortamı hazırlayıp sunduklarında dahi gözlerinin içi gülmedi... baktım bekledim ama gülmedi. bir insan hayattan bu denli beklentisiz hale gelmiş ve hiç kimsenin haberi yok. olanlar da ya bir şey yapamamış ya da bir şey "yapmamış."
birileri, sadece insan gibi yaşayacak bir ev ortamına bile sahip değil... birileri de altın varaklı mobilyalarda haksızca tribe girsin... aşk acısı çeksin zengin dertleriyle dertlensin filan...
kadın, artık kendisi için neredeyse hiçbir şey istemiyor. tek istediği çocuklarının bir yatağı, bir çalışma masası, içinde hasta olmayacakları temiz bir tuvaletleri filan olması iken...
öteki mesela... dünyanın parasına "fahişe" kiralıyor.
oturdum sorguladım hayatı. ağladım. bu ülkede bu durumda yaşamaya çalışan kim bilir kaç insan kaç aile vardır dedim... öteki yüzyılda hasbelkader birine daha evim şahane ya da başka bir program giderse gider... gitmezse de ha bir eksik ha bir fazla diye avunur muyuz acaba? bilemiyor insan...