bugün üçüncü gün ve şu üç gündür ön sıralarda olan başlıklara sayfalarca entry yazıp, eklemeden geri siliyorum.
bu ülkede yaşananları artık içim kaldırmıyor. her şeyi kaldıran, her şeye gülümseyen ben artık gülümseyemiyorum, anlayamıyorum, anlamlandıramıyorum. 15 yaşında bir çocuğun ölümünün birilerine keyif vermiş olmasını midem kaldırmıyor. 15 yaşında bir çocuğun ölümününün, askerde şehit düşmüş evlatların ölümüyle karşılaştırılmasına * ruhum dayanmıyor. birilerinden farklı olunduğu için böylesine zulme uğranmasına yüreğim yetmiyor. hani bir zamanlar hababam sınıfı'nı izlerken, müdüre ölümüne sövüp, mahmut hoca'yı alkışlardık ya... siz de bizden değil miydiniz? ne zaman bu kadar kötü, bu kadar vicdansız, bu kadar aciz yaratıklar oldunuz. ölümüne inandığınız, savunduğunuz yolsuzluğun ve arsızlığın şahı adamların her pisliklerine göz yumarken; masum insanları sadece ve sadece sizden farklı oldukları için öldürmenizi anlamıyorum. evet, siz öldürüyorsunuz, başkası değil. ne o polis ne de o polise emri veren değil öldüren, sizsiniz. bir insan evladı öldüğünde bile üzülmek için siyasi ve dini kriter arayanlar aslında bizi öldürenler. inandığınız din, inandığınız allah size neyi emrediyor artık bundan bile şüpheliyim. okuduklarımdan, bildiklerimden şüpheliyim. benim vicdanım her şeyden önce adil olmayı emrediyor bana. bugün lanet ettiğim polisi, bir milletvekilinin oğlu sıraya dizerken de eylemdeydim ben çünkü. sizin allah yerine koyduğunuz adamlar, bugün 15 yaşında bir çocuğunun ölümüne kulp bulmak için kullandığınız şehitlere 'kelle' derken neredeydiniz? o zaman kimi savunuyordunuz? bir insan öldüğünde rengine, siyasi görüşüne, dinine, rengine göre duygu besliyorsanız insan değilsiniz ki siz. ki zaten insan değilsiniz. bundan eminiz artık. siz bana insan ayırmayı öğrettiniz bu sefer, kendime benzeyenleri 'tutup' gerisini görmezden gelmeyi öğrettiniz, bu kez başardınız...
yazılacak, söylenecek o kadar çok şey var ki. ne gücüm var ne midem kaldırıyor.